PAZAR akşamı Sinan Erdem Spor Salonu’nda (WTA) dünya kadınlar tenis finalini izlemeye gelenlerin sayısı 15 bin dolaylarındaydı.
Aynı gece Beşiktaş-Sivasspor maçı oynanırken tribünlerde bu sayı yoktu.
İstanbul’da “beyaz spor” diye anılan tenise futbolu bile geride bırakan müthiş bir ilgi olduğunu mu düşünmeliyiz?
Yoksa...
Futbol seyircisinin hızla azalmakta olduğuna, şike iddialarının taraftarı soğuttuğuna mı hükmedelim?
Neyse...

Hele bir de “oran” sorunu var ki tribün dilinin en iyi sözcüsü.
15 bin kişilik salonun -neredeyse- tamamı dolmuşsa, “yüzde yüz” oranı konuşulur.
35-40 bin kişilik bir stadın tribünlerinde sadece 13 bin seyirci varsa “yüzde 33”e düşer ilgi oranı.
....................
Bu rakamlar ve bu oranlar futbolun “lordlar kamarası” için kırmızı alarmdır.
Yöneticisi, futbolcusu başta olmak üzere futbol gezegenindeki bu soğuma ve buzullanma iklim değişikliğinin gelmekte olduğunu gösteriyor.
Futbol gezegenindeki kirlenme ozon tabakasında tahribatıyla yeşil sahalarda yaşamı zorlaştırmakta.
Biz sporun akciğerleri olan sahaların tertemiz yeşilini özledik.

TENİSİN TANRIÇALARI
CUMARTESİ WTA‘nın çiftler yarı finallerine yetişebildim.
Tribünlerdeki kalabalık mutluluk vericiydi.
Arkadaşlar “seyircinin yarısı gitti, bu gördüğün salonun yarı yarıya boşalmış hali” dediler.
Çetin Altan’ın fütüroloji fantezilerini hatırladım.
Kalkınmış, çıtayı Batı düzeyine yükseltmiş bir Türkiye hayalinde “her köyde piyano, her köyde tenis kortu” vardı.
Piyano çalınan, tenis oynanan köyler aşamasına gelemedik ama Türkiye’de yarı final tenis karşılaşmasında 7-8 bin seyircinin olması bile eminim Çetin Altan hayallerine aralanan kapıdır. (“Olacak şey mi” demeyin. Onu ilk okumaya başladığım yıllarda Türkiye’de 7 buçuk milyon sarışın turist başı dalgalanacağı bir gelecek kurgulardı. O hayal ufku çoktan aşıldı. Köylerde piyano ve tenis kortu da olacaktır.)
Tenis Federasyonu Başkanı Ayla Uluç ve Federasyon üyelerinin mutluluklarını görmeliydiniz.
Pazar akşamı finale yetişebildim.
En yukarılarda bir iki sıra dışında salon doluydu.
Sonraları o koltuklar da kapışıldı.
Futbol Federasyonu’nun “kadın ve çocuklara” kontenjanı gibi bir teşvik olmadığı halde kadınlar, gençler, çocuklar da tribünlerdeydi.
Ve inanılmaz bilinçliydiler.
Servis atışı öncesinde alkışlar, oyuncular topu yere birkaç kez vurmaya başladığında bıçakla kesilmişçesine noktalanıyordu.
Oyun servisi öncesi tempolu alkış yankılanıyordu. Tam zamanında kesin sessizliğe dönüşüyordu.
Çizgi hakemleri Wimbledon mabedindekilerden aşağı değildi.
Top toplayan çocukların düzeni ve disiplini tiyatro sahnesinin figüranları kadar ölçülüydü.
Skorbord ve anonslar için ses düzeni, tercümeler kusursuzdu.
Türkiye bu ince ayarlı seçkin ve prestijli spor organizasyonu sonrası iyi anılacak.
“Aşk kanatlandırır” derler.
Kimsenin dikkatini pek çektiğini sanmıyorum...
Çek şampiyon Petra Kvitova’nın erkek arkadaşı tenisçi Adam Pavlasek de tribünlerin ön sırasındaydı.
Bundan etkili doping olur mu?

 

Yazının devamı: http://siyaset.milliyet.com.tr/tenis-futbol-seyirci-sayisi/siyaset/siyasetyazardetay/01.11.2011/1457617/default.htm

Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...