Can Üner ile Marsel Üzerine: Eurosport Türkiye Röportajı

2007'de ilk 1000’in dışında olan Özbek asıllı Türk raket Marsel İlhan, 2010'da büyük bir başarıya imza atarak Türk tenis tarihinde tekler kategorisinde klasmanda ilk 100’e giren ilk oyuncu oldu. Başarılı sporcunun 3.5 yıllık antrenörü Can Üner ile Marsel üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
17 yaşında Özbekistan’dan annesiyle birlikte Türkiye’ye gelen Marsel İlhan hayallerini bir bir gerçekleştirmeye devam ediyor. 2009 yılına ilk 200 hedefi ile başlayan Marsel ve antrenörü Can Üner bu hedeflerine ulaştıktan sonra, 2010 için koydukları ilk 100 hedefini de gerçekleştirmeyi başardı. Şimdi İlhan, Üner ve ekibini daha zorlu bir sınav bekliyor: İlk 100’de kalıcı olmak ve ilerlemeye devam ederek ilk 50 hedefini gerçekleştirmek.
Can Üner’e ilk olarak 2011 yılındaki hedefleri sorduk. 2009 ve 2010 yılları için koydukları hedefleri gerçekleştirdiklerini belirtti ve ilk 50’yi işaret etti. “İlk 100, çoğu oyuncu için önemli bir noktadır. Her oyuncunun kariyerinde önemli bir mihenk taşıdır. Bu, Marsel için de böyle. Öncelikli olarak ilk 100’de tutunmaya bakıyoruz. Sonrasında basamakları atlamak hedefimiz” diyen Can Üner, daha önce ilk 100’e girip orada kalıcı olamayan pek çok oyuncu olduğunun ve dolayısıyla önce gelinen konumda kalıcı olmanın önem arz ettiğinin farkında.
"Ortalama değil, iyi bir backhand'i var"
Marsel’in en önemli özelliklerinden birisi de sürekli oyununun üstüne koyması. Bazı oyuncuların aksine kariyerinin başında elde ettiği birkaç silahı mükemmelleştirip, geri kalan yönlerinin zayıf kalmasını istemiyor. Can Üner bu konuda çok fazla çaba sarf ettiklerini vurguluyor. Örnek olarak Marsel’in backhand’inin iki yıl öncesine göre daha iyi olduğunu, artık ortalama bir backhand’e sahip olduğunu söylediğimizde, “Bence ortalama değil, iyi bir backhand’i var artık Marsel’in” diyerek düzeltiyor ve ekliyor: “Backhand’inin yanı sıra forehand’i de gittikçe iyileşiyor. Volelerinde önemli aşama kaydettik ama daha da iyi olmasını istiyoruz. Bundan sonra Marsel’de geliştirmek istediğimiz şeylerin başında ise basit hata sayısını azaltmak geliyor. Ondan sonra file oyununu geliştirmek ve ilk servis yüzdesini yukarı çekmek geliyor. İlk hedeflerimiz bunlar.”
Elemelerden gelip ana tabloda ikinci tur gördüğü Wimbledon’da Marcos Daniel ile oynadığı 5 setlik karşılaşma sırasında 31 ace atarak kariyerinin ace rekorunu kıran Marsel’in Wimbledon sonrasında biraz daha kötü servis attığını söylediğimizde ise buna karşı çıkıyor: “Wimbledon’da ace rekorunu kırdık ama bunda maçın 5 setlik uzun bir maç olmasının ve çim zeminde oynamamızın da etkisi vardı. Wimbledon sonrasında da Marsel’in iyi servis attığını düşünüyorum. 7-8 çift hata yaptığı ve bazen ilk servis yüzdesinin düşük olduğu maçlar oldu ama genel olarak iyi servis attığına inanıyorum.” Marsel’in Wimbledon sonrasında servis istatistiklerinde hafif düşüşler yaşamasının genel oyun düşüşüyle de alakası olduğu söylenebilir. Zira milli raket, Wimbledon sonrasında kötü bir dönem geçirdi.
Rimini, İstanbul, Cincinnati ve Amerika Açık turnuvalarında erken yenilgiler alan Marsel, Davis Kupası’nda da bekleneni verememişti. Üner, bu form düşüklüğünü normal olarak görüyor: “Tenisçiler bir yıl boyunca çok fazla turnuva oynuyor ve arada bir düşüş dönemi yaşamak normal. Zaten bu düşüşü yaşamayanlar zirve oyuncuları oluyorlar. Marsel, bu kötü dönemi maalesef Wimbledon sonrasında yaşadı. O dönemde Marsel’in herhangi bir sakatlık sorunu yoktu; sadece formsuzdu. Ama bu kötü dönemi de arka arkaya gelen Banja Luka şampiyonluğu ve İzmir finaliyle telafi etmesini bildik.”
"Gerekli dersleri çıkardık"
Marsel, inanılmaz geri dönüşler yaparken maç puanından maç da verebiliyor. Eylül ayında Banja Luka turnuvasının yarı finalinde 5-7 1-5’ten gelerek maçı kazanmayı başaran Marsel, Roland Garros elemelerinin son turunda İtalyanSimone Bolelli karşısında kendi servisinde maç puanı kaçırıp karşılaşmayı kaybetmişti. Bunun dışında yıl içinde Conor Niland, Thomaz Bellucci ve Grega Zemlja gibi oyunculara karşı çok yakın geçen maçları üzücü şekilde kıl payı kaybetti. Bu tarz yakın geçen ve kaybedilen her maçın Marsel için tecrübe olduğunu söyleyen Üner, bunlardan gerekli dersleri çıkardıklarını ve ileriki zamanlarda bunları tecrübe olarak kullanacaklarını söylüyor.
Yaklaşık bir ay önce imzaladığı sözleşmeyle Türk tenisinin başına geçen Lluis Bruguera ile ilgili de konuşuyor Can Üner: “Bruguera, çok iyi bir insan ve bize gerçekten iyi destek veriyor. Onla sürekli iletişim halindeyim ve ondan aldığım bilgileri Marsel ile paylaşıyorum, paylaşacağım. Kendisi Marsel’in çok özel bir oyuncu olduğunu ve sadece birkaç ufak eklemeyle bile ilk 50’ye girebileceğini düşünüyor. Ayrıca vereceği tavsiyelerle Marsel’i %10 daha yukarı çekeceğine inanıyor. Gerçekten çok iyi bir hoca ve aynı zamanda çok iyi bir insan. Ondan mutlaka faydalanacağız.”
Marsel sezonu geçen hafta Paris Masters’ta aldığı yenilgiyle kapattı. 6 haftalık bir turnuvasız dönemi geçirecek. Marsel bu sürenin bir haftasını eğer isterse Bruguera ile yapılan anlaşma dolayısıyla İspanya’da geçirebilecek. Marsel ve koçu Can Üner’i çok önemli bir sınav bekliyor olacak 2011’de. 3.5 seneden bu yana birlikte çalışan bu ikili basamakları çok hızlı şekilde atladı. Seneye belki büyük bir sıçrayış gelmeyebilir Marsel’den ama Üner’in de sıkça üzerinde durduğu gibi önemli olan önce ilk 100’de kalıcı olabilmek.
Ocak ayının ilk haftasında sezonu Brisbane veya Chennai turnuvasıyla açacak olan Marsel, bir sonraki hafta Sydney’de mücadele etmeyi planlıyor. Sonraki hafta ise asıl büyük sınav, Avustralya Açık kapıda bekliyor olacak. Yeni sezonda bütün iyi dileklerimiz uzun zamandır birlikte çalışıp büyük işlere imza atan bu ikili ve ekibiyle olacak. Şimdiye kadar yaptıkları içinse, tebrikler Marsel, tebrikler Can Üner…
Eurosport - Mesut Ulukök - 15 Kasım 2010

 

Yazının linki: http://tr.eurosport.com/tenis/atp-dunya-turu/2010/roportaj-can-uner_sto2545326/story.shtml

Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...