Yurdanur Özer
Mor Ötesi...
Yurt kapısından içeri girdiğimde odada kimse olmasa da ders çalışmak için aşağıdaki salona tıkılmak zorunda kalmasam diye düşünüyordum. İkinci kat, sağdan ikinci odanın kapısına ulaştığımda, içimde hala umut vardı. En azından gürültü yoktu, odada birileri olsa bile uyuyor olabilirlerdi. Gerçi saat uyumak için erkendi ama ben odaya en son gelendim. O da arkadaşlarım için özellikle kışın uzun gecelerinde benim geldiğim saat, gecenin bir körü sayılırdı.
Hafifçe açtım kapıyı, cam kenarındaki ranzanın alt katından bana bakan bir çift parlak siyah göz gördüm. Sonra, o her zaman gülümseye hazır, iki gamzeli yanak, ama bu kadar neşeli olmaya hakkı yokmuş gibi sahibi tarafından ehlileştirilmiş kalın dudaklar. Ah neyse diye düşündüm, zararsız biri; bizim Şüko var odada. Hiç sesi çıkmaz öyle yatağında oturur, hep bir şeyler okur. Kızlar bazen takılır O’na ''Hayırdır Şükran vizeler bitti, sen daha ne dersi çalışıyorsun, şimdiden finale mi hazırlanıyorsun'' O bu manalı sorulara cevap vermez, devam ederdi okumaya.
Odadaki en rahat kız; benim, hepsi biraz çekingenler, öyle uluorta soyunamıyorlar, hepimiz kız olduğumuz halde, dolap kapaklarının ardına gizleniyorlar pijamalarını giyerlerken. Ben onların bu halini görünce, yatılı okuldaki ilk günümü hatırlıyorum. Okulu ve yurt binasını bana gezdiren abla, en son beni kalacağım yatakhaneye getirdiğinde ''peki üstümü nerde değiştirebilirim '' diye sormuştum. Hiç unutmam O da bana'' istediğin her yerde, burası kız lisesinin yatakhanesi canım'' demişti. Ben öyle rahat soyunup giyinirken, bazen bakıyorum, bana dikiyorlar gözlerini. Bir tek Şüko bakmaz, eğer O’na bir soru sormadıysam. Genelde sorularımı duymamış gibi davranmayı yeğler. İçinden ''bu kız benden ne istiyor acaba, niyeti ne, cevap vereyim de, kendine dalga geçecek bir konu bulsun tabii'' diye düşündüğünden eminim. Ben bıkmadan devam ediyorum onla tek taraflı sohbetlerimize. Arada bir üst dudağı kıvrılıyor güldü gülecek, sonra alt dudağını dişiyle içeriden ısırıyor, vakur ifadesini bozmamak için.
O gün biraz gerginim, ders çalışmaya başlamadan Şükoyla azıcık kafa yapayım diye uğraşıyorum, ama o hiç oralı değil, sonunda O’nu konuşturacak bir konu buldum.
-Aaa Şüko hayırdır, odayı boşalttın, 4 üncü bloktan erkek mi atacaksın? Nerede millet? diye bodoslama giriyorum konuya.
-Hah hah ha… Diyor cevaben.
-Bana bak, bütün millet sinemaya mı gitti bu soğukta, niye boş oda?
-Bugün çarşamba, hamam günü.
-Sen niye inmedin hamama?
-İndim.
Biliyorum aslında, o herkesten önce çıkar, giyinir ve yatağına atar kendini. Hangi ara giyinir soyunur gören yok henüz, 4 ranzalı 8 kişilik odada. Sakat bacağını kimse görmesin diye, sabahları, herkesten önce kalkar, tuvalete gider, üstünü değiştirir ayakkabılarını giymiş halde bulur O’nu sonraki ilk gözünü açan.
Ben Şükoya takılmadan duramam, odada bir tek onunla muhabbetim tutuyor, diğer kızların gözünde İstanbul’dan gelmiş, şımarık zengin kızıyım.
O gün, kesinlikle Şükoya takığım, illa tersleteceğim kendimi.
-Aaa Şüko boynundaki o morlukta ne öyle?
- Ne morluğu?
-Bak sen, yere bakan yürek yakan Şükoya.
-Saçmalama be.
-Tabii tabi, elimden kurtulacağını mı sanıyorsun, bütün kızlara söyleyeceğim, inanmıyorsan, kalk bak aynaya. Kızım, çocuk mahvetmiş seni, yarın sabah hatırlat ta kapatıcı sürelim boynuna, bütün sınıfa rezil olursun valla.
Bir an Şüko nun yüzünden bir karasızlık bulutu geçiyor, bu bir tuzak mı, yoksa tadını çıkaracağı, kızlar arasında bir oyun mu? Ne olur sanki O’da bir kez bu oyuna dâhil olsa.
Ben O’nu kararsız yakalamışım devam ediyorum gaz vermeye.
-Hangi bölümden? Yurtta mı kalıyor?
Şüko adeta gülümseyerek cevap veriyor.
-Erkek arkadaşımı ilk sana mı söyleyeceğim, sıska.
Ben attığım oltanın tuttuğunu görünce, acele etmeden çekmeye başlıyorum ipi.
-Hadi, kızlar gelmeden söyle, söz kimseye anlatmam, erkenden kalkıp onla mı buluşuyorsun? Bana bak, yurt içinde öpüşme sakın, yakalanırsan, atılırsın. Hele böyle boynunu morartacak kadar öpmesine izin verirsen, yurtta adın çıkar, bilmiş ol.
-Yok ya öyle bir şey, diye geveliyor ağzında.
Hoşuna gidiyor, biran da olsa, birinin, onu herkesle aynı kefeye koyması, sakat bacağının, duygusal hayatına engel olamayacağını düşünmesi. O an karar veriyor, oyuna dâhil olmaya.
-Memleketten gelirken yolda tanıştık.
-Hangi bölümde.
-Bademli kampüsünde.
-Makinede mi?
-Hayır
-Elektronik?
-Hayııır, tıpta okuyor.
-Vay kirli çıkı Şüko vay, demek doktoru kaptın ha.
-Bilmem valla, O mu beni kaptı, ben mi O’nu.
Aman Allah’ım Şükoyu öyle havaya soktum ki, artık, zor beğenen erkeklerin peşinden koştuğu, bir genç kız rolüne kaptırdı kendini.
-Tıptaysa sor O’na bu morluk kaç günde geçer diye.
-Ayıp be, sorulur mu öyle şeyler erkek arkadaşa?
-Onu, senin boynunu öperken düşünecek ti.
O anda koridordan sesler geliyor. Şüko hemen ağzı kulaklarında görüntüsünü değiştirip her zamanki duygusuz görüntüsüne bürünüyor. Elini dudağına götürüyor ve Şiişt kızlar geliyor sonra konuşuruz diyor. Ben de bir sırrımız varmış gibi göz kırpıyorum. Ardından, kapıdan ilk giren kıza haberi yapıştırıyorum.
-Sevinç, haberi duydun mu?
-Hangi haberi?
- Şükran'ın tıptan bir çocukla çıktığını.
Kız bir an susup kalıyor, ‘’hadi be’’ demek geliyor içinden ama Şükodan korkuyor, sonra benim yüzüme bakıyor, biriyle dalga geçildiğinin farkında, ama kimle, Şükoyla mı? ki, bu imkansız, kendisiyle mi? ama neden? Boş veriyor kurcalamayı, benimle baş edemeyeceğini anlıyor ve dâhil olmaya karar veriyor oyuna.
- Yemin et.
-Gözümle gördüm kızım.
Şüko, oturur vaziyette olduğu yatağından bana bağırıyor, ama sesi azarlamaktan çok keyifli çıkıyor. Ardından kalem fırlatıyor kafama.
-Bana bak sıska, gelirsem oraya o ince belini kırarım ona göre.
&
-Aaa Şuko gerçekten sen misin?
-Benim tabi ya, Sıskaaa, tanımadın mı?
-Ay canım benim, hiç değişmemişsin valla, hep aynı Şüko.
-Sen biraz değişmişsin Sıska, artık 48 kilo değilsin bakıyorum.
-Ay canım benim, gel sarılayım sana... Eee anlatsana ne var ne yok? N’apıyorsun sen burada?
-Asıl sen n’apıyorsun burada? Ben doğuştan engelliyim unuttun mu, engelli spor merkezinde olmam kadar doğal ne var?
-Yani sen engelli tenisi mi oynuyorsun?
-Uzun zamandır hem de, seni kesin yenerim sıska, sakın engelliyim diye benden iyi oynadığını sanma, kocam engelli tenis antrenörü, eee ben de en özel öğrencisiyim…
…
N’oldu Sıska, neden ağzın bir karış açık kaldı öyle. Okuldayken pek hava atardın, yurtta beni yenebilecek kız yok diye. Bahar geldi mi odaya uğramazdın tenis kortlarından kopup. Okulun bahar şenliklerinde amma dikkat ederdin uykuna, yemeğine, kupayı kaptırmamak için. Sen bilmezsin, ama ben, senden çok etkilendim o yıllarda. Nasıl özenirdim o tenis kıyafetlerinin içinde seni görünce… Senin yerinde olmayı nasıl isterdim… Hem gıcık olurdum sana, hem de bir çeşit severdim seni… Çünkü sen bana hep ‘’normal’’ davranırdın… Diğer kızların bakışlarındaki o acıma duygusunu görmezdim sende… O yüzden seni ,hem kıskanır hem de severdim kendimce. Bugün burada olmamın ilk nedeni; sen, ikinci nedeni; kocam… Aslında kendime bir koca bulabilmemin nedeni de sensin… İkinci senemizde senle yarattığımız benim hayali erkek arkadaş hikâyesi olmasa, ben kendimi kimseyle hayal edemez, kimse beni beğenmez diye kendimi kandırır dururdum, kimseye açılmamak, güvenmemek için.
-Yalancıya bak, hayaliymiş… Gözüme mi inanayım sana mı, boynun mor geziyordun kızım.
-Atma be… Hamamda keselenirken oldu demiştim ya sana… Hem benim tenim hassastır dokunsan kızarır… Sen o hikâyeye benden çok inanmışsın anlaşılan. Hadi hadi, kalk giy tenis kıyafetlerini de kortta görelim, engelliyim diye küçümseme beni bak, bakalım set alabilecek misin benden…
-Alamam Şükocuğum, artık alamam… Ben senden set falan alamam… Geçen yıl… Trafik kazasında… Şey işte… Artık sağ bacağımda… Benim sağ bacağım… Sıkışıp kaldım arabada bir süre… Kangren şey oldu… Neyse işte ölmedim… Kurtuldum… Protez var yani, bilirsin…
Neyse be sıska, senin bacağın, kırk 40 yıl sağlamdı, benim hiç sağlam olmadı, ameliyat olmaya başladığım tarihleri hatırlamıyorum bile, zaten hiçbir işe yaramadı… Boşveeer, ben sana öğretirim o olmadan da tenis oynamayı. Bak etrafına, herkes iyi sporcu burada, herkesin bir tarafı bir nedenle kayıp ama gönüller tam… Eğme kafanı öyle yere, yüzüme bak… Bu senin hatan değil… Herkesin başına gelebilir… Aaa ağlanacak şey mi bu şimdi… Nerde eski Sıska… O, olsa hiç böyle bir şey yok gibi davranır, hepimizi de inandırırdı. Millet, erkek arkadaşım var sanarak bitirdi okulu.
Sen şimdi öyle güzel tenis oynayacaksın ki, kendin bile unutacaksın bacağın var mı yok mu? Önemi kalmayacak inan bana…
Kemaaal, gel gel bak seni okul arkadaşımla tanıştırayım… Çok iyi tenisçidir, haberin olsun… Şimdi bizim yeni öğrencimiz oldu…
Yurdanur Özer
-
Mor Ötesi...Devamı İçin..
Yurt kapısından içeri girdiğimde odada kimse olmasa da ders çalışmak için aşağıdaki salona tıkılmak zorunda kalmasam diye düşünüyordum. İkinci kat, sağdan ikinci odanın kapısına... -
Bir yudum…Bir yudum… Bir yudum daha, lütfen… Bir tek yudum daha su istiyorum. ‘’Hayır’’ diyor, o zaman bir sonraki molada su içmeden nasıl duracaksın? Diye soruyor. Umurumda değil, diyorum. ‘’benim...Devamı İçin..
-
Seni SeviyorumNe yapacağım ben seninle? Basa çıkamıyorum valla… Alıp başını benden habersiz çok uzaklara gidiyorsun. Anlamakta güçlük çekiyorum...Devamı İçin..
Güzel bir müzikten etkilenip, sağa sola sallanmak,...
- 1
- 2
- 3