Bu haftaçok başarılı bir organizasyonla birçok tenis severin izleme fırsatı bulamayacağı çok önemli isimleri izleme şansını bulduk. Yakından izlemek, tekniklerini incelemek, nasıl konsantrasyon sağladıklarını görmek… Her karesi önemli, her karesi özel anlardı. Bilet ücretlerinin de makul seviyelerde olması izleyici kitlesini de artırdı. İstanbul’da bir tenis turnuvasında bu kadar seyirci görmek, hatta biletlerin tükenmiş olması oldukça umut verici tenis sporu adına. Kendi adıma organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Çocuklar için de çok hoş bir tecrübeydi. Bu tarz büyük isimlerin yer aldığı organizasyonlar, tenise yeni başlamış bir çocuk için belki de profesyonel oyunculuğa geçiş için itici güç olabilir.
Yalnız bir takım sıkıntılar da göze çarpıyordu. Özellikle Cuma günü bulunduğum noktadan maçları izlemek çok zordu. İlginç bir izleyici kitlesinin arasında kaldık. Bir grup seyirci,  tenis maçından çok sanki sinema izlemeye gelmiş gibiydi. Poşetler dolusu yemekle gelip yemeğini yedikten sonra kalkanlar, cips paketleriyle oturanlar, telefonu çalanlar ve sayılar oynanırken elindeki reklam balonlarını birbirine vurarak ses çıkaran çocuklar bizim yanımızdaydı. Üstelik, tenis izleme ve oynama adabını öğretecek olan anne babaları da duruma sessiz kalıyorlardı. Konuşmaktan sayıları kaçırıp birbirlerine soranlar da yine oradaydı. Aslında salonda çok yerde aynı durum söz konusuydu sanırım. Maç öncesinde, anonslarla lütfen telefonlarınızın sesini kısın uyarılarını herkes dikkate alsın isterdim. Ayrıca, fotograf makinelerinin flaşlarını kapatın uyarılarını da herkes dikkate alsın isterdim. Çarşamba günü Maria Sharapova, Li Na ile yaptığı maç sırasında patlayan bir flaş nedeniyle bir sayı kaybetti. Bir maçta bir sayı diyenler olabilir ama bir maçı döndüren de kaybettiren de bir sayıdır. Dün, Petra Kvitova 5-1 mağlup durumdayken kritik bir noktada kritik bir sayıyı alarak maçı çevirdi.
Tenis, nezaket kurallarının en üst noktada olduğu bir spordur. Hem sporcular hem de izleyiciler bu kurallara maksimum seviyede dikkat eder. Örneğin, hatalar alkışlanmaz. Tempolu alkışlar, sporcuyu maça döndürmek, motivasyonunu artırmak içindir.  Oysa, bu turnuva sırasında seyircinin enteresan bir tepkisi vardı. Her sayıyı alkışlıyorlardı. Hatalar dahil olmak üzere… Bu davranış birçok yerde holiganlık olarak nitelendirilir. Bir dönem, Avustralyalı Tenisçi Lleyton Hewitt’in böyle bir seyirci kitlesi vardı. Karşı taraftaki tenisçi hata yaparak sayı kaybettiğinde tezahüratlar ve alkışlarla kıyameti koparırlardı. Bu şekilde karşı taraftaki sporcunun konsantrasyonunu dağıtarak psikolojisini bozup maçı kaybettirmeye çalışırlardı. O dönemde Hewitt ve onun bu izleyici grubuna çok ciddi tepkiler oluşmuştu.
Buradaki durum ise daha farklı. Niyet, karşı taraftaki rakibi oyundan düşürmek değil. Ancak, yarattığı görüntü hoş değil. Tenis izlerken dikkat edilmesi gerekli birkaç önemli nezaket kuralı var. Yazılı kurallar değil ama tenis izleyicisi bunu bilir, bunu uygular. Bu kurallardan en önemlisi, hatalar alkışlanmaz. Sayılar oynanırken, sessizlik konusunda maksimum özen gösterilir. Tempolu alkışlar, rastgele sayılar için değil, sporcu maçtan koptuğunda onu maça döndürmek içindir. Telefonla konuşulmaz… Birkaç minik ama önemli noktaya değinmek istedim. Umarım bir faydası olur ve bir şeyleri değiştirir.
Sinan Erdem’de devam eden bu önemli organizasyonun en çekişmeli maçlarının yaşanacağı turnuvanın bu son günlerinde herkese keyifli seyirler diliyorum.

30-10-2011 / E.Kalay