Rüyalar birer birer gerçek oluyor… TEB BNP Paribas WTA 2011 İstanbul…

Sevgili tenisseverler yazının başında bankanın ismini özellikle yazdım. Çünkü sponsorlar bu işin en önemli ayağı. O zaman mümkün olduğunca isimlerini yazılarımızda geçirelim. Bunlar ile ilgili istatistikler reklam veren firmalara raporlanıyor. Bu banka ile çalışmıyordum ama şimdi hesap açmayı bile düşünüyorum..

Bu yazıyı TEB BNP Paribas WTA 2011 İstanbul Şampiyonasının kısa bir derlemesi şeklinde hazırladım. Sadece bir teşekkür ile geçirmek içime sinmedi. Yazıda turnuvanın alınış ve gerçekleştirilme hikayesindeki tüm unsurlara değinmeye çalıştım. Amacım seneye yapılacak olan turnuvaya daha iyiye neler katabileceğimize yardımcı olabilmek.

İlk defa uluslararası bir tenis organizasyonu yapmıyoruz. Çok eskilerde 1980 li yıllarda Ankara Tenis Kulübü’nde Uluslararası turnuvalar olurdu. Aynısı TED kulübünde de yapılırdı, son yıllara kadar süren TED Open ( American Express İstanbul Challenger )… Sonra bir sürü Futura eskide Satalite dediğimiz turnuvalardan.. Derken İstanbul Cup geldi. İstanbul Cup Venus, Dementiava gibi oyuncuların Türkiye’ye gelmesi açısından önemli bir dönüm noktasıydı.. Ancak bu turnuva diğerlerinden farklı bir prestije sahipti.. Sonunda Grand Slam turnuvalardan sonraki en önemli organizasyonlardan biri olan WTA’deki en iyi 8 kadın oyuncunun ülkemize 3 yıl boyunca gelmesi kuşkusuz bir rüyamızın daha gerçekleşmesi anlamına geliyordu. Hemen şunu çok net söyleyebilirim. Bu seyirci ve organizasyon ile ATP, en iyi 8 erkek oyuncuyu da yakında İstanbul’a almamızı teklif edecektir. İnşallah o zamana Federer tenisi bırakmış olmaz ve bizlerde dünyanın en iyi erkek oyuncularını ülkemizde izleme fırsatı buluruz. Tahminimce Federer, Nadal, Djokovic üçlüsüne Sinan Erdem tam kapasite yetmeyeceği yönünde.

Seyirci: Maçların tamamına yakınını seyrettim. Seyircimiz çok bilinçli ve tamamen tenisin gelenek ve kurallarına uygun olarak hareket etti/ettik. Ülkemizin her yerinden tenisseverler adeta İstanbul’a akın ettiler. En çok gündeme gelen maç esnasında flas kullanılması olayı ise biraz abartıldı. Basın mensupları bu konuda biraz bilgisiz olabilirler ama bunlar eksi olarak yazılmadı. On bin seyircinin puan öncesi bir anda sessizliğe bürünmesi, alkış ile tempo tutmaları, aralarda fanatiklerin çeşitli dillerde “hadi .. “ demeleri tenisin ne kadar renkli bir spor olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi..

Sinan Erdem: Tek problemli noktası otoparkı gibi gözüküyor. Özellikle maç bitişlerinde tahliyesi son derece hantal. Ancak içinde bulunduğu olimpiyat kompleksindeki çalışmalardan dolayı bu durumda olduğunu sanıyorum, buna birde antrenman kortu eklenince işler bu konuda zorlaşmış. Park yerlerinin kapasitesi ve çıkış işlemlerinin hızlandırılması iyi bir artı olacaktır. 

Bu arada yine böyle bir tesisin taksi sorunu ve durağı yapılmalı. Özellikle son akşam trafik polisleri taksileri salonun önüne yanaştırmayınca insanlar yollara döküldü.

Basın Tribünü: Bu bölüm çoğunluk ile dolmadı, kapasitesi biraz azaltılabilir.

Salon’un her halinden yeni bir yapı olduğu anlaşılıyor. Ses sistemi yeterli ve anlaşılır, ışık sistemi turnuva için takviye edilmiş, yarattığı atmosfer lazer ile beraber çok güzeldi. Ses, ışık ve seyircinin alkışları her tenis oyuncusunun orada olmasını hayal ettirecek güzellikteydi.

Salondaki koltukların ergonomik olmadığı ile ilgili eleştiriler vardı, ancak bu turnuvaların konsepti ve maçların nerdeyse bütün bir gün sürmesi bu sorunu doğuruyor, bu konuda en iyi yapılacak şey molalar vermek.

Büfede satılan yiyecek ve içeceklerin çeşitliliği ve fiyatları uygundu.  Tualetler yeterli ve temizdi. Kurulan standlar güzel olmak ile beraber yetersizdi. Ama seneye ilgi daha fazla olacaktır. Hep dile getirdiğimiz gibi bu seneki tecrübelerin ışığı altında seneye daha güçlü bir turnuva olacağı kuşkusuz.

Saha Zemini: Basketbol sahası hiç bozulmadan üzerine Mekra tarafından statik özellik taşıyan özel bir malzeme ile kaplanıp akrilik eflatun yeşil kaplama yapıldı. Birkaç oyuncu maç sonrasında sahanın biraz yavaş olduğunu söylediler ancak oyunlarda pek de öyle gözükmüyordu. Mekra’yıda WTA standartında sorunsuz çalışan bir sistem kurduğu için kutluyorum.

VIP salonları ve localar: Son derece şık ve zarif şekilde döşenmişti. Yemek seçimleri ve ikramlar Sizi şımartacak derecedeydi. Aynı şekilde servis elemanları ve barmenler luks bir otelin restoranı şeklinde hizmet verdiler.

Güvenlik: Elemanlar yeterli sayıda ve disiplinli çalıştılar. Zaten taşkınlık vb gibi bir durum söz konusu değildi. Güvenlik elemanlarının bozuk para ile su şişelerinin kapaklarını toplamaları futbol ile basketbol maçlarındaki kendini bilmezlerin oluşturduğu bir güvenlik zafiyeti.. Ancak bu durumu tenis seyircisine adapte edemediler.

Bilet Fiyatları ve davetiyeler: 2012 de bilet fiyatlarının yüksek olabileceği düşüncesi ağır basıyor, ancak turnuvayı zirveye taşıyan seyirciler için bu artırımın sınırlı seviyelerde tutulması gerekir. Federasyonun 2011 yılı vizesini yaptırmış senior tenisçilere davetiye vermesi güzel bir jestti. Gerçi bu biletlerin olduğu 400 lü bloklardan maçı seyretmek biraz güçtü..!

Turnuva logo ve hatıraları: Sponsorların yaptırdıkları hariç, insanların turnuva anısına alabilecekleri bir TTF standı veya bu işi yapabilecek bir firma ihtiyacı var. Turnuvanın renglerini taşıyan sanki Wimbledon renkleri hakim gibi bir his oluşuyor kortun ve ışıkların renklerinden.. Eflatun ve yeşil. WTA 2011 İstanbul logosu ile raket veya top figürlerinin bulunduğu, oyuncular ve isimleri olabilir.. Tshirtler, anahtarlık, kalem ve toplar… Hatta TTF çocukların imzalattıkları jumbo tenis toplarının üzerine kendi ve turnuva amblemini bastırıp ufak bir gelirde elde edebilir.

Sponsorlar: TEB BNP Paribas, THY, Spor Toto, Casa ( kort içi ve vip salonlarının dekorasyonu ), Sarar ( hakem, top toplayıcı vb giysileri )… hepsine çok teşekkürler. Bakanlığımıza, Gençlik Spor Gn Müdürlüğümüze çok teşekkürler..

Kupa töreni ve protokol: Herşey çok güzeldi dedik. Kupa töreninde çok fazla kişi toplanmadı, konuşmalar uzatılmadı. Bence dünya çapında bir organizasyonda Spor Bakanı final maçının saatinde gelmesini bekledim. Ancak duyduğum kadarı ile hükümet deprem nedeniyle bir süre bu tür etkinliklere katılmama kararı almış. Diğer yandan geçen sene yapılan Dünya Basketbol Şampiyonasında Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın yuhalanması da gelmelerine engel oluyor olabilir. Bu tür bir protesto hareketinin tenis camiasından yapılacağını tahmin etmiyorum. Sonuçta Sinan Erdem bir haftalığına bizim evimiz olmuş, insan evine gelen konuğuna ne olursa olsun hoş geldin der.

Benim Bakan’dan esas sormak istediğim konu neden tüm reklam panolarında Gençlik ve Spor Bakanlığı yazılı olduğuydu. Sanırım Bakanımız Suat Kılıç bütün parayı ve olanakları biz sağladık, her yerde de bizim adımız olsun mantığını kullanmış. Kendisine sağlanan büyük katkı için çok teşekkür ediyoruz. Ama sponsorlar cesaretlendirilirse devletin yaptığı katkı azalacak masraflar sponsorlardan karşılanacaktır. Hiçbir ülkenin turnuvasında bakanlığın reklamını yaptığını görmedim. Keşke Onun yerine uluslararası değerimiz “Turkish Airlines” yazılsaymış.

Top toplayıcılar: Hiç aksamadan çalıştılar, İstanbul’daki genç performans oyuncularımızdan oluşuyorlardı. Oyuncuları en güzel açıdan seyrettiler. Hepsine bravo diyoruz. Ustalarına karşı yaptıkları yardımı kupa töreninde halının her iki yanında durarak pekiştirmeliydiler.

Hakemler ve Şahingözü: Şahingözü varken çizgi hakemliği yapmak bir kat daha zor. Topların minumum 100 km hız ile seyrettiğini düşünürsek karar vermesi zorlaşıyor. Çizgi hakemleri çok bariz hatalar yapmadılar, sınırlar içindeydi. Çoğu zaman topun bir milimetre çizgiye temasını kim görebilirki..

Teknik Ekip: Size sadece turnuvanın teknik ekip hazırlığı ile ilgili bir yazı sunmak istiyorum. Ne kadar titiz hazırlanıldığı ile ilgili.. Ali Cerrahoğlu – Tarsus, bir gözlemi: Çiftler yarı finallerinin ilkinin sonunda, galip gelen oyunculardan birisi tribünlerin en üstünde oturan seyircilere atmak istediği topa öyle bir vurdu ki, belki milyonda bir olacak bir şey gerçekleşti ve top yerden belki 40 metre yükseklikteki aydınlatma projektörüne çarptı, kocaman iki kablo yerinden çıktı, o projektör söndü. Kısa bir süre sonra tam donanımlı bir görevli, kaskı, ışığı, giysisi, tırmanma ekipmanı ile sistemi onarmak üzere hazır vaziyette geliverdi. Çevik hareketlerle ışıklandırma sisteminin platformuna tırmandı. Çıkarken konuşmalarına şahit oldum; maç arasındaki yaklaşık 20 dakikalık sürede işi bitirip inemeyecekse maç boyunca tepede kalmak üzere anlaştılar. Nitekim öyle oldu; elindeki güvenlik kancasını her adımda takarak kendi güvenliğini de maksimum hesaplamış bir şekilde arıza bölgesine ulaşması en az 10 dakika sürmüştür. Onarımı tamamladı, sesizce tam bir maç boyunca tepede çelik aksamın içinde, yerden yaklaşık 40 metre yükseklikte bir yarı final maçı seyreden belki de dünyadaki tek kişi olarak maçın bitimindeki arada inmek üzere oturdu. Bu detayın hesaplanması, o görevlinin salonda hazır bulundurulması etkinliğin kalitesini, üzerinde çalışılmışlığını gösteriyor.

Oyuncular: Dünyanın en iyi 8 kadını biraz değişime uğramış. Yeni yüzler.. Williamslar yok, Belçikalı Clisters ve Henin yok.. Ama gelen kızların onlardan hiç aşağı kalır yanları da yok. THY’ ındaki oyuncumuz bir numaralı Wozniacki süper bir oyuncu değil ama yıl boyunca düzenli ve istikrarlı savaşılarak bir numara olunabileceğini gösteriyor. Sharapova’dan sonra güzelliği ile erkek seyircilerden daha fazla ilgi gördüğü kesin. Rambo kılığındaki Avustralyalı Samantha erkek gibi ve teknik çeşitliliği  içlerinde en iyi kullanan..

Dikkatimi çeken bir konu erkek tenisine göre en önemli farklardan biri kızlar kesinlikle backhandlerine gelen toplara forhandlerine kaçmıyorlar. Bunun nedenleri erkekler kadar ayaklarının çabuk olmayışı, yorulmamak için kaçmaya gerek görmemeleri ve çok iyi çiftel vurmaları olarak sıralanabilir. Diğer yandan bu 8 kız voleyide gerektiğinde iyi kullanabiliyorlar, nerdeyse erkek oyunculardan fazla voleye çıkıyorlar. Radwanska hariç kızların fizik yapıları birbirine yakındı ama Radwanska narin görünümüne rağmen oyun olarak gayet doyurucu idi. Tüm oyunculardan tek başına daha fazla ilgi çeken Sharapova idi. Çinliye kaybettiği maçta tie break 4-0 dan seti verdi, kopuk ve iyi konsantre değildi. Ancak erkek seyirciler üzerindeki çekim gücü turnuva organizasyonuna doping etkisi yapacak güçte. Kvitova favori gösteriliyordu ancak final maçında Azerenka’ya karşı ilk seti 5-0 dan nerdeyse veriyordu. Puanları aldıktan sonra çıkardığı ses bir martı çığlığını andırıyordu, oysa röportajlarda sesi çok güzeldi..

TTF: Federasyon bu organizasyonun her anında görevli organizasyon firması gibi çalıştı. Salon dışındaki TTF çadırları da yeterli personel ve ilgi içinde idiler.  Tanıtımlar iyi idi, televizyon reklamı hem de Türkiye reklamı gibi oldu ve tek kelime ile şahane idi. Bazen başarıyı doya doya kutlamak gerekiyor. Başkan dahil hiç kimse emirler yağdırmadan organize bir şekilde konuya dahil oldular. Başarının nedeni de buradan kaynaklanıyor.

 

Son olarak şu bir gerçek ki, organizasyon herkesin takdirini topladı… Şimdi hedef çıtayı daha da yükseltmek ve ilk olarak erkekleri de getirebilmek. Yazının başında belirtmiştim, onlar bize Siz yapın diye gelecekler.

Diğer: Antrenman kortunda varmış ama bu tür turnuvalarda muhakkak canlı çicek oluyor. İstanbul’ geldiğimde Ataköy Sinan Erdem’e doğru ilerlerken hemen dikkatimi çeken şeylerden biri metrobüs duraklarında direk üstlerine yerleştirilmiş sakız sardunyalar harika duruyordu. Ekim ayı İstanbul için kasımpatılar veya hala canlı duran sardunyalar yerleştirilebilir.

Tüm teniseverler şunu unutmasınlar her şeyi devletten federasyondan beklemeyelim. Yurt dışı organizasyonlarda şuna şahit oldum, o kulüpteki kişilerin hepsi turnuva sırasında şöforlükten ahçılağa, garsonluktan rehberliğe kadar her şeyi gönüllü olarak yapıyorlardı. Şimdilik bu pro organizasyonlarda bize düşen trübünleri doldurmak.

Ali AYAZ – 1 Kasım 2011

 

Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...