TTF Başkanı Mesut Polat ile röportaj

Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Sayın Mesut POLAT ile seçimden hemen sonra sizler için röportaj yaptık

Tenis Klinik - Öncelikle bir seçim kazandınız tebrik ediyoruz. Daha önce tenis dünyasında bir seçim sürecinde kullanılmamış bir yöntem de kullandınız herseytenisicin.com, bu konudan ve seçim sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?

Başkan - Benim işim bilgisayarla ilgili, bir ARGE firmasının sahibiyim bu nedenle bilgisayarla ve internetle ilişkilerim çok yoğun. Bu seçim döneminde interneti kullanma fikri de arkadaşlarla bir sohbet sırasında çıktı. Camia da herkes birbirini tanıyor ama tanırken kimin nasıl ne iş yapacağını biraz daha iyi bilmeleri gerektiğini düşündük, ayrıca bazı insanlar bizi sanki eskinin devamıymış gibi düşündüler; öyle olmadığını anlatmak istedik.

Ekip içinde beraberce çalıştığımız ve Türk tenisini ileri götürmek için beraber omuz verdiğimiz arkadaşlar olsa da en son seçime aday olmamın nedenlerinden bir tanesi benim Türkiye Tenis Federasyonu Asbaşkanı olarak misyonumun bitmesiydi. Bundan sonra Azmi Başkan devam edecekse benim kendisine teklifim şuydu “O zaman başka bir başkan vekili bul onunla devam et ben işimin başına döneyim çünkü ben burada misyonumu tamamladım benim için artık bir sonrası var” dedim o da bir süre düşündükten sonra “Yok ben aday olmayacağım, ben kenara çekileyim sen yürü” dedi. Bu bir şekilde kendi aramızda bir paslaşma gibi oldu ama bu herşeyi aynı düşündüğümüz anlamına gelmiyor zaten bu yönetim kurulundan da belli oluyor.

Tenis Klinik - TTF Başkanı olarak biraz kendinizden bahseder misiniz?

Başkan - Bence üreten ekiptir, başkan yön gösterir liderlik eder. Başkanın temsil yetkisi vardır. Ben de ilk çalışmalar bitip işlerin dağılım süreci tamamlandıktan sonra Türkiye Tenis Federasyonu'nu ve tenis sporunu nasıl daha iyi şekilde temsil edebilirim bu misyonu üstleneceğim. Diğer işleri zaten birbirinden değerli yönetim kurulundaki arkadaşlarımız yapacaklar. Bu sebeple yönetim kurulunu daha farklı oluşturduk. Bizler sadece tenisi yönetmek için bu işe soyunduk. Bu işten bir şeyler kazanan mesleği tenis olan arkadaşlarımızın da önünün açılması lazımdı. Bir süre sonra yönetime gelecek olan onlar. Esas A'sından Z'sine kadar bu işin içinde olanların yönetici pozisyonunda olmasının çok önemli olduğunu düşündüğüm için gerek Muharrem Ataç gerek Gökhan Dönmez ve hatta Beyazıt Anbar’ın yönetim kurulunda olmasını istedim. Onların yönetim kuruluna girmelerinin temel nedeni; tenisin içinden gelen alt yapıdan itibaren tenisi koklamış insanların bir süre sonra yönetimde olmaları. Şimdi bu arkadaşlarım başka bir misyon üstlendiler. Tenis için çalışan insanların biz de Tenis Federasyonu Yönetim Kuruluna girebiliriz, ileride biz de Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı olabiliriz gibi önlerinde bir misyon var. O misyona göre hareket edecekler. Yani ulaşılamaz olmadığını görecekler, yeter ki biz başarılı olalım onlarda görevlerinde başarılı olsunlar.

Tenis Klinik - İzmir Cup sadece İzmir’in değil tüm ülkenin oldu. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Başkan - İzmir Cup' ın bu sene tarihini değiştirdik. İki hafta önceye aldık. 11 Mayıs 2009 İzmir Cup'ın bu seneki tarihi. Tarih değişikliğindeki gerekçe hem geçen seneki tarihin çok sıcak olması ayrıca çalışan ekibin öğrencilerden oluşabilmesi için okuların açık olduğu dönemi tercih edelim ki tenisle ilgilenen çocuklarımızı ballboy olarak çizgi hakemi olarak, hakem olarak kullanabilme olanağı yakalayabilelim istedik. Zaten geçen seneki tarihin sebebi de Marsel’in olimpiyatlara katılmasıydı. Marsel öyle bir turnuva maratonundan sonra gelsin en son İzmir Cup’ta bir yarı final ya da final oynasın noktayı koysun ve olimpiyatlara katılsın istedik. Marsel’ in şanssızlığı, ilk turda Muller'e çatmasıydı, Muller'in de İzmir Cup'la çıkışa geçmesiydi. Muller’le toplam 3 kere oynadı ama oynadığı en güzel karşılaşma İzmir Cup'taki karşılaşmaydı.

Tenis Klinik - İzmir Cup’ a katılan tenisçilerin turnuvaya katılım süreci hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?

Başkan - Biliyorsunuz dünyadaki bütün federasyonlarla organik bir bağımız var, biz İzmir Cup'ın bilgisini tüm federasyonlara gönderiyoruz. En iyi oyuncuların gelmesi için elimizden gelen çabayı harcıyoruz. Bu sene, geçen seneye ek olarak 2009'da yapılacak İzmir Cup'da oyuncuların konaklamalarını da üstlendik. 2008'de konaklama bize ait değildi. Kendileri kendi bedellerini ödüyorlardı biz sadece otel gösteriyorduk, o otellerde kalıyorlardı. Ama biraz daha misafirperverlik yapmak düşncesi ile bu sene konaklamayı da üstlendik. Buradaki amacımız, biraz daha ranking’i yüksek oyuncuları bu turnuvaya çekebilmek. Hafta aralığında da 11'ini seçmemizin nedenlerinden bir tanesi de İzmir Cup’ tan önce 100.000$’ lık bir turnuva var Avrupa'da, hemen ardından bizim turnuvamız gelsin ki turnuvamız daha da değer kazansın istedik.

Tenis Klinik - İzmir Cup Türk Tenisine neler kazandırdı?

Başkan - Türk tenisine değer kazandıran bir takım turnuvalar var. Bunlar İstanbul Cup, Ted Open, İzmir Cup. İnşallah ilerde Ankara ya da Antalya'da da birer turnuva yapabiliriz. Bununla ilgili çalışmalarımız var. Bizim amacımız şu; 2009 yılından başlayarak mümkün olduğu kadar çok turnuvayı ülkeye getirmek. Getirirken de ülkemizin fiziksel yapısını dikkate almak. Antalya yöresinde 8 ay açık havada rahatça tenis oynama imkanına sahibiz. Her ülkede böyle bir özellik yok. Bunu bizden önce futbolcular keşfetti. Bütün devre arasında Avrupa'nın bütün futbol takımları Antalya'da kamp yapıyorlar. Bizde Mart ayından başlayarak Kasım ayına kadar rahatça Antalya'da bizim oyuncularımızın oynayabileceği 10.000$ - 15.000$ - 25.000$’lık turnuvalar yapalım diyoruz. Özellikle Mart – Haziran arası, Eylül – Kasım arası otellerin rahatça kabul edebileceği zamanlardır. 2 otelle görüştük, 3. otel de geldi "Bu turnuvalara biz de talip olabiliriz" dedi. Buradaki avantajımız şu: Bizim çocuklarımızın puana ihtiyacı var ve biz, bizim çocuklarımızı dışarıya gönderirken gerek vize, gerek dolaşımla ilgili sorunlar yaşıyoruz. Her ne kadar vize sorununu gri pasaport ile aşsak da yine de nokta vuruşu gönderiyorsunuz tekrar geri getiriyorsunuz. Yani bir Avrupalı bir çocuk sırtına çantasını aldığı zaman bir Belçika, bir Hollanda'da ya da Fransa'da olan bir haftalık turnuvalara geliyor, sonra trene binip gidiyor. Kimse ona vize, pasaport sormuyor, rahatça dolaşabiliyor ve ucuzca seyahat edebiliyor. Biz böyle bir imkana sahip olmadığımız için, rüzgarı tersine çevirelim oyuncularımızı göndereceğimize turnuvaları buraya getirelim, yabancı oyuncular buraya gelsinler dedik.

Bizim iyi oyuncularımız için 13-14 yaşından başlayarak rahatça uluslararası performansa gidebilmeleri için, hep kendi aralarında yaptıkları maçların dışında elemelerde dahi oynasalar, bir yabancı ile karşılaşma olanağını bulacaklar, tecrübeleri artacak. Bir hafta olmazsa öbür hafta, öbür hafta olmazsa sonraki hafta oynayacaklar. Hatta bunların içinden en iyi olanların otellerin durumları da müsait olduğu takdirde ücretsiz konaklamalarını da sağlayacağız. Diyeceğiz ki "Sen bu turnuvayı alıyorsun, bu turnuva için de bize 10 tane ücretsiz oda vereceksin. Benim başarılı oyuncularım da ücretsiz kalacaklar." Yani bunları bile sağlayabiliyoruz. Bunları sağlayınca da, çok daha üstten baktığımızda da bu turnuva sayısının 30'a ulaştığını düşünün, her turnuvada 4 tane White Card'ınız var. 30*4=120 adet White Card olur. Demek ki elimizde tabloya sokmak için 120 tane card'ınız var. Bunları isterseniz sırayla değer verdiğiniz 10-15 tane oyuncuyu 30 turnuvada ana olarak oynatabilirsiniz. Bunun da bir avantajı var. Şimdi İzmir Cup konusuna gelelim. Bunlar bizim çocuklarımızın puan alması için gereken şeylerdir. Dünyaya pazarlamamız için koyabileceğimiz yoldur. Bir de kendilerine hedeflerini göstermemiz lazım. Yani bu turnuvaları taçlandırmak için yapacağımız turnuvalarda İzmir Cup, Ted Open, İstanbul Cup gibi turnuvalar ki orada da oynayabileceklerini görecekler. Burda da oynayabiliriz diyecekler. Bizde öyle bir oyuncu portföyü var ki; arada bir boşluk var. Yani; İpek’ler, Çağla’ların altında Haluk'un, Ergün'ün, Barış'ın altında bir boşluk var. Ondan sonra gelenler 16 yaşından aşağıya doğru gidiyor. O boşlukta belki pat diye oynadıkları zaman hemen puan alamayacaklar. Ama hiç olmazsa o turnuvalarda görgülerini bilgilerini arttırmak gibi şansları olacak. Ayrıca bu sadece tenis sporcusu için değil tenis ilgilisi içinde önemli, antrenörün de hakemin de görgüsü, bilgisi artacak. Bu tür üst düzey turnuvalarda seyircinin de görgüsü, bilgisi artacak. Yani mümkün olduğu kadar onları da çekeceğiz. Bunun için İzmir Cup gibi turnuvalar da önemlidir.

Tenis Klinik - Uluslararası turnuvalara baktığımız zaman aslında Türkiye'de de marka olarak bulunan birçok şirketin (IBM, Sony Ericsson, Mercedes-Benz) o turnuvalarda çok fazla ön planda olduğunu görüyoruz. Bu kadar güzel çalışmalar planlıyorsunuz bu tür markalardan destek alabiliyor musunuz?

Başkan - Az önceki konumuz o idi. Türkiye'de belli markaların sponsorluğu konusunda birtakım sorunlar var. Burada sorun, tenis sporunu yeterince iyi kavramamış olmalarından kaynaklanıyor. Hepimizin yaptığı mücadele bu kavramanın daha üst düzeyde olması gerektiğindendir. Bizler gazetelerde spor sayfalarının aslında futbol sayfası olduğunu görüyoruz, başka birşey yok orada. Bizim oralarda ufacık değil yarım sayfa çıkmamız gerek. Biz önce Türkiye'deki mülki ve idari yöneticilere tanıtmaya çalışacağız tenisi ve kendimizi. Biz kendi kendimize tenis sporu yapanlar birbirimizi tanıyoruz ama Cumhurbaşkanı, Başbakan bizi ne kadar tanıyor, tenis sporunu ne kadar biliyor? Tenis sporunun yediden yetmişyediye yapılabilen nadir sporlardan biri olduğunu kaç idari yönetici biliyor. Biz o zeminde de tanıtalım istiyoruz tenisi önce. Dışişleri Bakanlığı Türkiye'nin tanıtımıyla ilgili bir dizi yöntem uyguluyor ve tanıtmak için yoğun çaba harcıyor oysa spor ile tanıtım özellikle de tenis sporu ile tanıtım çok önemli. Bu nedenle biz biraz geniş açıdan bakıp önce Türkiye'nin yöneticilerine kendimizi tanıtalım ki onların arkasında gezen basın ekibi de bizi, tenis sporunu tanısın. Bizim tenis ile neler yapabileceğimiz birazda orada ağırlık göstersin. Biz sponsorluk konusuna biraz daha farklı bakıyoruz. Biz kendimizi tanıtalım, onlar tenis sporunun etkisini bildiklerinden kendiliğinden geleceklerdir diye düşünüyoruz. Bu konuda çok başarılı olacağımıza inanıyorum.

Tenis Klinik - Olimpiyatlar esnasında çok gündeme geldi aynı gün Usain Bolt 200mt dünya rekoru kırdı, Ramazan Şahin olimpiyatlarda altın madalya kazandı ama o gün spor basını diye anılan gazetelerin ana sayfalarında üç büyük futbol kulubünün yapması muhtemel bomba transferler manşet haberdi. Böyle önemli konular bile arka planda kalıyor. Bu da gösteriyor ki bu konu sadece tenisin yaşadığı sıkıntı değil aslında ama siz Federasyon olarak bu tür konularda basınla nasıl bir ilişki içindesiniz?

Başkan - Bizim mantığımız şu: Biz burada kendi ismimizden ufacık bahsettirmek değil daha geniş kapsamlı, daha can alıcı şekilde bahsettirmek istiyoruz. Yani Türkiye için çok önemli olduğuna inandığım İstanbul Cup'a bir Cumhurbaşkanımızı getirebilseydik ya da Başbakanımızı getirebilseydik; çıkaracağı ses şu günkünden biraz daha fazla olurmuydu olmaz mıydı? Baktığımız zaman biraz daha fazla olurdu gibi geliyor. Çünkü biz İstanbul Cup'ta öncesi gidip Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan'ı ziyaret ettik ve İstanbul Cup tan bahsedip bir raket armağan ettik. Raketi verdikten sonra "Tamam" dedi "Hemen oynayacağım". Arkasından meclis idare amiri bizi meclis kortlarının olduğu yere götürdü.

Yani, insanların tenise açlıkları var ama biz doğru anahtarlarla, doğru yerde ve zamanda kilidi doğru şekilde açmalıyız basın da ona göre ilgilenecek. Basın: "Ben ne kadar okutabiliyorum?" diyor. "Tenis haberi yazsam sen okuyacaksın, ben okuyacağım, hiç tenis ile ilgilenmeyen kaç kişi okuyacak?" İpek'in ismini ya da herhangi bir organizasyonumuzu ne kadar okuyacak? O çok önemli. Onu okutabilmek için yanına o resimde bulunması, şimdilik bulunması gereken insanları oraya koymak gerekiyor.

Ülker Grubu, Turkcell Grubu ya da benzer gruplar "Tenis 3 defa 5 defa rating'i fazla gazetelerde çıkıyor, ben ona göre sponsor olurum." diyorsa bana kattığı değer aslında odur. Yani, biz olayın o kısmına bakıyoruz çünkü oradan gelecek para ile başarılı tenisçiler yetiştirmeyi hedefliyoruz. Sponsorda gelen geliri ona göre harcayacağız. Ben işadamıyım, her işadamı kazanmak için iş yapar. Benim burada bulunma nedenim tenise ne kazandırırız? Türkiye teniste ne kazanır? Onları mutlaka ortaya çıkarmamız lazım.

Tenis Federasyonu Yönetim Kurulu içinde aktif olarak tenis oynamayan, daha doğrusu oynamak için fırsat bulamayan hemen hemen tek kişi benim. Fatih Çekirge hem Ankara Tenis Club'ün hem de Ted Club'ün üyesidir. Tenisi çok seviyor, çok da katkısı olacağına inanıyorum. Seçim döneminde de PTT Genel Müdürümüz Osman Tural'la ilgili konuşulmuştu. Osman Tural çok iddialı bir tenisçidir. Ankara Tesis Club'ünde yaptığımız toplantıda Yönetim Kuruluna "Bir daha gelirken tenis kıyafetlerinizi getirin, toplantıdan sonra tenis oynayacağız." diyecek kadar tenisin içindedir.

PTT Genel Müdürü ülkemizin en başarılı bürokratlarından biri ve tenis sevdalısı. Espri olsun diye Ankara'da oynadığı bir tenis turnuvasında çok iddialı bir tenis turnuvasında, 6-0 kazandıktan sonra grafikerine gidip 6-0 diye pul tasarlatıyor getirip masanın üzerine koyuyor "Bak pulunu bile bastırdım." diyor. Bu kadar tenis sevdalısı…

Tenis Klinik - Sayın Başkanım konuyu Ankara'ya getirince benim orası ile ilgili de bir sorum var. Bir süre Ankara'da bulundum. Ankara'da tenis oynanması yaygınlığı sanki İstanbul'a göre daha fazla gibi. Sanki orada biraz daha halka inebilmiş bir spor ama İstanbul’da sanki daha elite hitap eden bir spor.

Başkan - Arada fark var. İstanbul biraz daha büyük bir şehir, megakent. Her tarafında dağınık bir şekilde tenis kulüpleri var. Ankara buraya göre biraz daha ufak. Tenis oynanan yerler Ankara Tenis Kulübü, en uzak yer Spors İnternational var Bilkent'te. Yani aslında oynayan insanlar hep aynı insanlar. Yoğun tempo içinde tenis oynuyorlar. Bakın benim sürekli söylediğim birşey var. İnsanlara senelerdir tenis pahalı bir spordur diye söyleniyor. Hayır, tenis pahalı spor değildir. Burada sporu pahalı yapan spor yöneticileri ya da ülkemizde spora yatırım yapmayan yöneticileridir. Her sporun kendine göre bir kültürü vardır. Siz hangi boyutta hangi spora yatırım yaparsanız sahaları çoğaltırsanız spor ona göre oynanır. Basketbol sahaları kadar tenis sahaları olsa her tarafta; her il, her ilçe, her ilçenin yöneticisi gerekli şekilde tenis sahaları yapsa o zaman bizim pahalı spor imajından biraz kurtulabiliriz. Gelmek istediğim nokta şu. Spor ne olursa olsun su yolunu buluyor. Benim elimde 1923 yılında sevgili Atatürk ve İsmet İnönü'nün Karşıyaka Spor Kulübü'nde tenis maçı seyrederken çekilmiş resimleri var. Bu ülkede Tenis Federasyonun kuruluş tarihi de 1923, demek ki eskilerden beri tenis oynanıyor ve izleniyor. Bu sporu yapmak isteyen insanlar tenis oynayacak yer bulabilmek için kendi aralarında gruplaşmışlar ve kendilerine özel kortlar inşa etmişler. Kulüplerimizin doğması buradan olmuş. Yatırımı devlet değilde özel teşebbüs yaptığında üyelik sistemi ile kendini yavaş yavaş kabuğuna kapatmış. Dolayısıyla tenis kulüplerin içinde büyümeye başlamış. Dışarıda tenis oynayacak insanlar "Oraya ben nasıl gireceğim? Üye olacağım, ordan hoca bulacağım, nasıl ögreneceğim?" diye düşünür olmuşlar. Uzun bir süre ülkede tenise devletin yaptığı ciddi bir tenis yatırımı yok. 2005 yılında üniversite oyunları için yapılan Ulusal Tenis Eğitim Merkezi ilk ve tek ciddi tenis yatırımı. Koskoca 70 milyonluk ülkeyi düşünün. O ülkede insanların tenis oynamak için sadece kulüplerde kaldığını düşünün ki, birkaç sene öncesine kadar kulüp sayısı 50'yi geçmiyordu. Şu anda kayıtlı club sayısı 134-135 civarında görünüyor. Bunların yaklaşık 75 tanesi bizim performans sporuna katkıda bulunan, yani çocuk yetiştirilmesine katkıda bulunan, bazıları da liglerde oynayan kulüplerimiz, geri kalanlarda veteran kulüplerimizdir. Bu istatistiki bilgiyi şurdan söylüyorum ki; 75'e yakın kulübümüzün seçimlerde delegesi vardı.

Bizim şu anda bir sürü yerle görüşmemiz var. "Oyna ve Oyunda kal" diye bir projemiz var. Tenis sporunu Türkiye'ye yaymak istiyoruz, bu ve buna benzer organizasyonlarla bir kere ülkenin tamamını tenis sporu ile tanıştırmayı düşünüyoruz. Şu an veteranlarla beraber 13.000’i bulan lisanslı tenis oynayan sayısını 100.000 yapmak. Bu 100.000 rakamı afaki bir rakam değil. 100.000 rakamı sizi hemen korkutmasın. Türkiye'de Türkiye Tenis haritasına baktığımızda Doğu'da hiç olmadığımızı görüyoruz. Karadeniz'in doğusun da hiç yokuz. Samsun, Trabzon'da çok az, ondan sonra biraz bu tarafa doğru varız. Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi, Antalya ve ortada Ankara, bunlar yoğun tenisin oynandığı yerler. Ama biz doğuya doğru da gitmek istiyoruz. Doğuya doğru giderken orada olağanüstü genç nüfus var ve talep de var. Önümüzdeki hafta 6. Spor Şurası var Çarşamba, Perşembe, Cuma günleri Ankara'da olacağım. Her 3 gün içinde öğlen saatlerinde doğudaki bir il müdürü ile toplantım var. Bu onlardan gelen bir talep. İlk olarak Çarşamba günü toplantım Erzurum İl Müdürü ile söylediği şu: "Başkan, İl Müdürlüğümün 2 tane kortu var. Erzurum'daki üniversitenin 3 tane kortu var. Toplam 5 açık kortum var. Ne olur gelin, Erzurum'da proje yapın. Kapalı kortum olsun. Kış geliyor, 6-8 ay burada kışın tenis oynayamıyoruz. Siz geldiğiniz zaman ben vilayetten, validen kapalı kort için destek alacağım. Hatta açık açık; hakemlik, antrenörlük kursları vermeye gelin, gelen katılımcıları ücretsiz konaklatacağım dedi.

Biz Ağrı'ya bu projeyi götürdüğümüz zaman bir tek kort vardı. 2.kortu ben istedim. Benim gitmeme yakın asfaltını döktüler, ben oradayken demir direkleri dikildi. Gittiğimiz Temmuz ayında 2 tane kortu vardı. Şu anda Ağrı'da 5 kort var. 1 tanesi kapalı kort. Yani siz, birşeyler götürürseniz oluyor, neler yaptık orada? Malzemeyi verdik. Oradaki çocuklara destek verdik. Hatta ben şahsım olarak oradaki insanlara t-shirt dağıttım. Ama benim farklı mantığım vardı ben orada giysinler diye ayyıldızlı t-shirt dağıttım. Ben gittiğimde birgün Ağrı televizyonunda Ana Haber Bülteni'ne çıktım. İnsanlara tenisin ne olduğu konusunda bilgi verdim ki, bunu her gittiğim yerde denk geliyorsa çağırıyorlar organize oluyorum. Ayrıca orada yapılan birşeyler var. Biraz olaya farklı baktığınız zaman; örneğin 5 kort yapıldı demiştim, o kortlar yapılırken benim validen bir ricam olmuştu. Burada yapacağınız soyunma odalarını, tuvaletleri, duşları en modern şekilde yapalım. Yani devletin insanına verdiği değer İstanbul'da nasılsa burada da aynı olsun. O da gerekeni aynı şekilde organize etti.

Bu kadar kort yapıldı, Ağrı halkı diyor ki, "Lütfen idari yöneticiler bir tek kortu kullansınlar. Bize yer kalmıyor." diyorlar bu çok güzel bir gelişme.

Tenis Klinik - Dünyada en çok izlenen spor dallarından biri de tenis, Türkiye’deki durumu değerlendirir misiniz?

Başkan - Tabi bizim de insanlarımızı buna kanalize etmemiz lazım. Şimdi burada basına çok görev düşüyor. Siz TV'de ne kadar çok gösterirseniz gösterin o haberin arkasındaki spor kanallarının çoğunda futboldan başka hiçbirşey geçmiyor. Benim yapmak istediğim şeylerden bir tanesi bu. Federasyon başkanının görevi aslında temsil görevidir. Biz sistemi güzel oturtup arkadaşlara görevlerini verdikten sonra onlar hepsi kendi görevinde çalışırken öbür tarafta temsil görevinde o işi yapmamız lazım. Yavaş yavaş yüzünü açalım, hangi televizyon programında çıkacaksa ben hiç kanal ayırt etmiyorum ne olursa olsun tenis adına gidiyorum konuşuyorum. Yeri geldi yarım saatliğine program için İzmir'den kalktım, İstanbulda yarım Saatlik bir programa geldim sonra İzmir'e geri döndüm. İzmir'den şaşırdılar "Ne zaman gittin, geldin?" dediler. Ama önemli olan onu yapabilmekti yapmamız gereken de zaten o.

Biz bir şeyler yapıyoruz. Bakın bu ülkede biz yaklaşık 5 yıldır Veteran Dünya Şampiyonası yapıyoruz. Birçoğunuzun bunlardan haberi yoktur. Dünyanın bütün ülkelerinden neredeyse 60'a yakın ülkeden oyuncu geliyor ve bu oyuncuların %80’i belki de %100’ü gençliğinde tenis oynamış çoğu başarılı olmuş. Oyuncular belli bir yaştan sonra geliyorlar hem sizi tanıyorlar, hem burada yarışıyorlar hem de ülkenizi tanıyorlar. Geçmişte bazı sorunlar yaşadık ama biz çok ısrarla üzerine gittik. Bundan 8 sene önce ITF Genel Kurulunu Antalya'da yaptık. Önce Türkiye'ye gelmek istemediler. Neden gelmek istemediler söyleyeyim. Önce dediler ki: "Türkiye'de savaş var!". Biz önce onlara savaşın olmadığını, kendilerine yanlış anlatıldığını anlattık. Yine de çekindiler. Ayda hanım bu sefer orada onlarla konuşurken bir ara umutsuzluğa kapıldığında Ayda'ya şöyle dedik "Lütfen sorar mısın onlara? Avrupa baştanbaşa kaç kilometre?" Yani, biz Antalya'ya davet ediyoruz. Öyle bir şey yok ama sizin savaş olduğunu söylediğiniz yer ile Antalya’nın arası 1700 kilometre! Sen Avrupa'da 1700 kilometre de kaç tane ülke geçiyorsun?". "Evet Haklısınız" dediler ondan sonra geldiler. Önemli olan sizin malzemeyi nasıl sattığınızla ilgilidir. Çünkü ona göre şartlanıyorlar ama siz olaya biraz daha farklı bakacaksınız.

Tenis Klinik – Türkiye’nin Davis Cup oyuncularını bir araya getirdiniz bu Türkiye’de bir ilkti, bununla ilgili bilgileri alabilir miyiz?

Başkan - Bu sene 12 yıldan sonra bir ilk daha yaşayacağız. 12 yıl önce yapmıştık en son Türkiye'de şimdi bizim dönemimizde bu sene 2009'da Davis Cup'ı tekrar Türkiye'de yapacağız bu çok özel bir şeydir. Teniste daha da güzel. Yani siz herhangi bir takımda A milli takım oyuncusu olabilirsiniz. Ama teniste A Milli takım oyuncusu olmanın çok daha prestiji var. Özellikle yurtdışında Davis Cup oyuncusu dediğiniz zaman iş hayatında kapıyı açan anahtardır. Şu anda Fransa'da 2 milyon insanın tenis oynadığını söylüyoruz. Eğitim tabanının çok geniş olduğunu bunların içinden piramitin tepesine çıkmanın ne kadar zor olduğunu düşünün, oraya çıkabilmiş adam Davis Cup oyunsudur.

Buradaki amacımız şu; Davis Cup'ta kendi ülkemizle üste çıkmak. Yani şu anda biz güçlüyüz son birkaç senedir hep son maçlarda gruplara çıkamıyorduk. Hiç olmazsa bizim seyircimiz önünde bir grup çıkalım artık yavaş yavaş bizim de üstlerde sözümüz olsun istiyoruz. Ve bunun için elimizde Marsel'imiz var onun dışında da iyi oyuncularımız var. Biz genç oyuncularla sıkı bir kamp dönemini geçirip 27 Nisan'da Davis Cup'ı yapacağız ondan sonra o oyuncularımız 11 Mayıs'ta İzmir'de İzmir Cup ta kortlara çıkacaklar.

Tenis Klinik - Bir sorumuz var, cevabını biliyoruz ama tenis kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına cevabını sizden alabilir miyiz? Federasyon bütçesi yeterli mi?

Başkan - Hayır yeterli değil ama yeterli olması için her türlü çabayı göstereceğiz. Ben bu kriz döneminde yine de bütçemizi artıracağımız inancındayım. Bu dönemde biraz daha farklı bakacağız konuya, sponsorlukları biraz daha farklı düşünüyoruz. Ben özellikle kriz dönemi için genellikle kamu iktisadi teşekkülleri, yani biraz devletin eli olan, biraz parası garanti olan işletmelerden sponsorluklar bulabiliriz diye düşünüyorum.

Tenis Klinik - Eski Başkan Azmi Kumova "UTEM bize ait değil ama bir nevi bize ait ne zaman istersek kullanabiliyoruz" demişti. UTEM’in durumu tam olarak nedir?

Başkan - Gerçekte öyle, şimdi normal olarak bu tip tesislerin federasyonların bünyesinde olması gerekir. Orada sıkıntıya sokan kısım federasyon faaliyetleri sırasında değil de onun dışında arta kalan zamanlarda tesisin artı masrafları. Yani şu an devletin gözünde UTEM zarar ediyor. Ama biz tam olarak bunu sarıp sarmalarsak biraz para kazandırır duruma getireceğimize inanıyoruz. UTEM'de 12 açık, 4 kapalı 1de ana kort var. Olağanüstü büyük bir tesis ama bu tesisin bir takım eksiklikleri var. Yatmak için bir yeri yok, yani otel yok, yatakhane yok. Benim Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'ne verdiğim projede dedim ki kortun etrafında bir sürü boş oda var biz bu boş odaları kartonpiyerlerle ayırarak çok rahat otel, yatakhane haline getirebiliriz. Düşünsenize insanlar uyandıkları zaman merkez kortun içini görecekler. Böylece tam arena havasında yani ciddi söylüyorum çok güzel bir ambians. Sonra dünyada bu tip büyük tesislerin özellikle merkez korttan bahsediyorum tek işlevi yoktur. Çok amaçlı salonlardır bunlar. Orda 5000 kişi hatta 6000 kişilik herşeyi aktiviteler yapabilirsiniz. Zemini korumak kaydıyla konser yapabilirsiniz. Bulunduğu bölge için bu spora bir gelir kazandırır ve siz ordan elde ettiğimiz parayı Türk Tenisine aktarabilirsiniz. Çok yakında organize sanayi bölgesi var sergi salonu halinde belli dönemlerde kullanabilirsiniz. Değişik spor faaliyetlerinde kullanabilirsiniz. Yoksa siz yılda üç kere merkez kortta turnuva yapacaksınız, turnuvanın final maçını yapacaksınız, onun için 365 gün o tesisi bağlamak çok akıllıca değil. GSGM doğru söylüyorsunuz demeye başladı bunların projeleri konuşuluyor.

Ama bizim daha iddialı bir projemiz var UTEM'le ilgili. Eğer becerebilirsek çok iddialıyız. Bir Tenis Lisesi kurmak istiyoruz. Bu farklı bir kavram burda. Biliyorsunuz eğitim sistemimizle spor beraber gitmiyor, ailelerin çok büyük sıkıntısı var bu konuda. Biz Tenis Anadolu Lisesini kurar M.E.B. Spor Bakanlığı ve Türkiye Tenis Federasyonu iş birliği içinde çocukların derslerinin M.E.B. tarafından verildiği onun dışında arta kalan zamanlarda milli takım antrenörlerimizden oluşan bir ekibin orda çocuklara tenis eğitimi verdiği bir okulu hayata geçirebilirsek o zaman bunun artık Türkiye de "Eğitim tenisi engelliyor" sözcüğünden biraz daha dışarı çıkmış olacağız. Biz bu misyonu eğer gerçekleştirebilirsek ülkede bu sefer tenis özel liseleri çıkmaya başlayacak diyecekler ki ya bir yerde yapıldı ben de yaparım ve tür okullar çoğalmaya başlayacak.

Seçimden sonra Genel Müdür Mehmet Atalay'la görüşmemde sizden birşey istiyorum dedim. "Ne istiyorsun?" söyle dedi. UTEM'in yanındaki beş dönüm araziyi istiyorum dedim, "Konuşuruz" dedi. Okul orada olacak yeri de hazır yani okulu orda yapıp yan tarafında da zaten kortlar hazır. Kapalı kortun, açık kortun her türlü şeyin var. Bu düşündüğümüz Anadolu Tenis Lisesi yatılı olacak çünkü ülkeden seçtiğimiz en iyi çocukları alıp yetiştireceğiz. Ayrıca M.E.B. ile bir anlaşma yaparak yazın ulusal kamplarımız için burayı kullanmak istiyoruz. Hazır yatakhane var, hazır yemekhanesi var. İlk başta oniki derslikli bir lise planladık yani burda da eğitimle sporun içiçe gideceği birşey yapmak istiyoruz.

Tenis Klinik - M.E.B ve Belediyeler son 1-2 senedir okullarımızdaki spor salonlarını ve alanlarını modernize ediyor veya olmayan okullara yenilerini yapıyor. Bu altyapılar oluşturulurken tenis eğitimi verilmesi ve tenis oynanması için uygun altyapı düşünülüyor mu?

Başkan - İlköğretim okullarında tenis müfredatta zaten var. Tenis eğitimini beden eğitimi öğretmeni ders olarak anlatabilir. Hatta okullararası yarışmalar başladı. İki sene önce Enka Okulu Lise Erkek Tenis Takımı Dünya 3'üncüsü oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 140 tane salon yaptı. Başkanımızla beraber konuştuğumuz bir proje daha var şimdi. Okullarda tenis kortunun olması bişey ifade etmiyor. Yalnızca beden eğitimi öğretmenlerine yönelik tenis antrenör semineri hazırlıyoruz.

Ayrıca daha önce bahsettiğim “Oyna Ve Oyunda Kal” projesiyle birlikte malzemeler de geliyor. Okullarda salon var ama tenis eğitimi verecek hoca yok. O alt yapıyı hazırlayıp yurtdışından gelen malzemeleri da dağıttığımız zaman bu eksiğimizde tamamlanacak. Malzemeler Çin'de Head firmasında üretildi. Çocukların kullanması için bu raketler 17-18 inç boyutlarında 5000 adet, toplarda 30.000 adet olarak geldi şu anda İzmir gümrüğünde bu hafta içinde bu mallar gümrüklenip çıkıyor. Türkiye'deki altyapıda çalışan kulüplere de dağıtılacak. Üzerinde "Türkiye Tenis Federasyonu için üretilmiştir parayla satılmaz" yazıyor. Okullarda söylediğim kortların üzerine mini file konularak bu toplarla rahatça hemen tenis oynamaya başlayacaklar o rakamlar 100.000'ler işte böyle gelecek bunun dışında yine bugün kararını aldığımız Aralığın 3’ünde kulüplerin teknik direktörleriyle bayramdan sonra 20 Aralık günü de Türkiye'deki bütün illerin tenis il temsilcileriyle Ankara' da toplanıyoruz.

81 ilin il temsilcilerini çağırıp onlara önce "Federasyonumuzun politikası nedir? Ne yapmak istiyoruz? Onlar ne yapmayı düşünüyorlar?" bunları konuşacağız. Bunun dışında da o illerde tenis sporu yapanların çoğunun lisansı olmadığını biliyoruz. Bir kere onları da lisanslı hale getirip şu rakamımızı bir görelim gerçekte neymiş. Her il bizden uygunluk belgesi alıyor. 2009 yılı için şimdiye kadar herhalde 29 ilin programına uygun dedik ama o illerden bize "Şu kadar tenis oynanıyor, bu kadar lisanslı var" diye hiçbir bilgi dönmedi. Benden ne istiyorsan iste ama git evinde tenisle ilgili birşeyler yap diyeceğiz hepsine. Kitap çıkartıyoruz şimdi. Gerektiğinde kitap vereceğiz, döküman vereceğiz ama Türkiye'nin her tarafında tenis için birşeyler yapılması için çaba göstereceğiz. O yüzden arka arkaya bakın, Aralık’ ın 3’ünde kulüplerin teknik direktörleriyle, baş antrenörlerle toplantımız var bayramdan hemen sonra da il temsilcileriyle, yılbaşından hemen sonra Tenis Kulübü başkanlarıyla toplantılarımız var ondan sonra tekerlek dönmeye başlayacak.

Tenis Klinik - Sizin döneminizde bir ilk yaşandı televizyon, gazete, dergi basın ödüllerine destek verdiniz, bu destekleriniz devam edecek mi?

Başkan - Biz bütün tenis oynayan insanların davetli olduğu, hatta tenis oynayan sanatçılarında davetli olduğu bir tenis gecesi düşünüyoruz. Tenisle içli dışlı ne kadar insan varsa hepsinin birarada olduğu bir organizasyon düzenleyeceğiz. Amacımız şu: Ben herkesi kucaklamak istiyorum ama kurallar çerçevesinde. Yani ya biz geçmişte şunu bağımsız yapıyorduk da bunu bağımsız yapıyorum derse o yok, olmaz öyle bir şey ama ben herkesin başkanı olmak istiyorum. Basın ödüllerini destekliyoruz, desteklerimizde sürecek ama yapılacak organizasyonlar Tenis Federasyonu himayesinde ve profesyonel bir komite tarafından yapılacak. Yani esas çıktığım vizyon bu, onun için ne zaman tenisle ilgili üstünde tenis ismi olan birşey varsa ben orda gelirim. Her türlü desteği arkadaşlarımla birlikte mutlaka veririz.

Tenis Klinik - Dünyanın en iyi tenisçileri hangi ülkelerden çıkıyor?

Başkan - Her ülkeden iyi tenisçi çıkabilir bu disiplin meselesi. Biz bunu Marsel'de de görüyoruz bizim ülkemize baktığımız zaman biraz daha akdeniz ülkesiyiz biz biraz daha şovu seven insanlarız tribüne oynarız hazırlanma kısmı bizim için çok fazla önemli değildir ama antremanda ter dökmeyen maçta gözyaşı döker. Biz orayı çok fazla sevmiyoruz orayı biraz es geçiyoruz. Eski Türkiye şampiyonlarından Necvet de çok eskiden kendi oyunculuk zamanında kort bulabilmek ve fazladan antreman yapabilmek için kulüpte yatardı ki sabah erkenden kimse gelmeden 5 te oynardı ya da gece saat 12 de oynardı disiplinliydi. O disiplini bir kere alman lazım. İşte senelerdir Muharrem Ataç Milli Takımları götürdü. Bizim çocuklar maç yapar kazanır ya da kaybeder. Raketini alır çıkar, sonra sohbete gider. Diğerleri antremana devam eder kazanan ya da kaybeden çıkar orada soğumaya devam eder çalışmaya devam eder.

İzmir'de bu sene 16 yaş bayanlar avrupa elemeleri oynandı arada gidiyorum seyrediyorum yine doğu bloku ülkelerinden bir kız çocuğu 15 yaşında hiç yerinde duramıyor gidiyor ipi alıyor, çalışıyor, dönüyor, direğe bağlıyor çekiyor, az sonra oturuyor lastiği ayağına takıp esnetiyor. Ben yoruldum seyretmekten ama o yorulmadı. Ama kız korta bir çıktı kelebek gibi kortta uçuyordu. Yani bunun karşılığını görüyorsun o kendini profesyonelliğe hazırlıyor. Diyorsunki "Tamam bu adam olacak". O orda belli oluyor.

Çalıştığı zaman Türk Sporcusunun çalışmayı doğru yaptığı zaman yapamayacağı hiç birşey yok. Ama yeterki başındaki hocası iyi olsun, kendisi de bu işi kazanacağına inansın, ondan sonra önüne birde hedef koyarsan. Marsel bizim için çok önemli. Bizim çocukların önünde bir hedef olsun istiyoruz. Birisi gitsin ya bu işten para kazandım bu işte bir meslek aynı şeyi senelerdir antrenörler için konuşuyoruz.

Tenis Klinik - ATP / WTA Sıralamalarında oyuncularımız var mı?

Başkan - ATP sıralamasında oyuncularımız var. Bunlardan ATP deki en önemli oyuncumuz Marsel, zaten ondan sonra diğerleri sıralamada bayağı gerideler. Az önce birşey söylemiştim, İzmir Cup’tan bahsederken. Bizim oyuncularımızda bir takım şeylerin farkına varacaklar diye. İzmir Cup başladığında Marsel hariç hiçbir oyuncumuzun ATP numarası yoktu. Turnuvaya kayıt olacakları zaman ATP dedi ki; "Bir dakika sizin ATP numaranız yok. ATP’ye kayıt olup ATP numarası almalısınız.” Bu sayede Haluk'un, Ergün'ün, Barış'ın, Adem' in, Tuna'nın ilk defa ATP numaraları İzmir Cup sayesinde oldu. Bu turnuvaların böyle de bir misyonu oldu bunu da öğrenmeye başladılar sıralamaya da öyle girdiler. WTA’ de de böyle buna benzer oyuncularımız var biliyorsunuz zaten İpek, Pemra, Çağla.

Tenis Klinik - Bize zaman ayırdığınız, verdiğiniz değerli bilgiler için İnternet Gazetesi Tenisklinik ve Tenis kamuoyu adına çok teşekkür ediyoruz. Son olarak ropörtajımıza eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Başkan - Beni seçimden sonra sevgili Murat Saygı üç dört defa aramış denk gelememiş mübalağa etmiyorum ama o günlerde 500’e yakın telefon geldi hatta benim Kıbrıs Üniversitesinden arkadaşlarım telefonumu bulmuşlar ve aradılar 30 sene olmuş görüşmeyeli düşünün. Seçimden iki üç gün sonraydı Murat Saygı "Ya başkanım arıyorum arıyorum bana dönmüyorsun kırgın mısın bana?" dedi “Niye kırgın olayım ben sana” dedim. Murat arkadaşımız hakikaten iyi işler yapıyor özellikle de tenis adına, nasıl kırgın oluruz olsak olsak minnettar oluruz. Bizim seçim bittikten sonra kimseye kırgın olma hakkımız yok ama herkesinde aynı şekilde olması lazım sevgi saygı her zaman karşılıklı. Her şey tenis için, ben herkesin başkanı olmak istiyorum.

Federasyon ekibi bir sürü kulüp ve bütün Türkiye ile kucaklaşan bir ekip. Çok güzel şeyler olacak ve bunu hep beraber yaşayacağız.

 

Hazırlayanlar Murat ZARALI – Ali AYAZ – Erkan BAYAZITLI

 


İnternet Gazetesi Tenisklinik
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

Aralık 2008

Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...