Adı Gibi Büyükanıt Orgeneral Yaşar Büyükanıt

On bir yaşındaki altıncı sınıf öğrencisi Fatih Bayazıtlı rüyasında babası ile askeri müsabakalar için gittiği İzmir’de, Büyükanıt Paşa siyah arabalar ve siyah giyinen adamlarla gelip 'Gel bakalım Fatih nasılsın?'diye, sormuştu. Saçlarını okşayıp ben gidiyorum, seni mutlaka Ankara’ya ziyarete bekliyorum, diyerek sıkı bir şekilde tembih etmişti. Küçük Fatih yaşından beklenilmeyecek kadar büyük düşünüyordu. Her gün ısrarla babasına, ‘Ben Ankara’ya gideceğim, Büyükanıt Komutanım beni bekliyor’ diyordu. Kendisine, komutanın zamanı olamayacağını ve büyük bir komutan olduğu ifade ediliyor. Ama Küçük Fatih, komutanın zamanı olamayacağını nereden biliyorsunuz, diye ısrarlarına devam ediyordu. Büyük Komutana Fatih’in ısrarı iletildi ve arkasından Genel Kurmay Başkanlığında görevli Kurmay Albay Mehmet Topçu tarafından beklenen cevap geldi. Gelişmeler çok hızlı ilerledi ve Küçük Fatih’le başlayan bu serüvenin detaylarına girmeden önce Adı Gibi Büyükanıt olan Genel Kurmay Başkanımız Yaşar Büyükanıt’ı bir tanıyalım.

Orgeneral Büyükanıt, 1940 yılında İstanbul’da doğdu. 1961 yılında Kara Harp Okulu'ndan mezun oldu. 1970 yılına kadar Kara Kuvvetlerine bağlı çeşitli birliklerde Takım Komutanlığı ve Bölük Komutanlığı yaptı. 1972 yılında Kara Harp Akademisi'nden mezun olup, ardından Kurmay subay olarak, Mons/Belçika'da Shape İstihbarat Dairesi Temel İstihbarat Şubesi Kuvvet ve Sistem Kısım Amirliği, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği. Genelkurmay Personel Dairesi General - Amiral Şubesinde Kısım Amirliği ve Şube Müdürlüğü, Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı,Cumhurbaşkanlığı Muhatız Alay Komutanlığı görevlerini yürütmüştür.

1988 yılında Tuğgeneralliğe terfi edip 2'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı ve Napoli/İtalya'da bulunan Güney Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargahında İstihbarat Daire Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1992 yılında Tümgeneralliğe terfi ederek Genelkurmay Genel Sekreterliği ve Kara Harp Okulu Komutanlığı görevlerinde bulundu.1996 yılında Korgeneralliğe terfi ederek 7'nci Kolordu Komutanlığı ve Genelkurmay Harekat Başkanlığı görevlerinde bulundu.

Buyukanit

2000 tarihinde Orgeneralliğe terfi edip ve Genelkurmay 2'nci Başkanlığı görevine atanmıştır. 2004 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atandı. Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı'na atandı. Böylece ilk kez bir Genelkurmay Başkanı, Yüksek Askeri Şura toplantıları sona ermeden atanmış oldu. Büyük Komutan Bir ilkin tarihe geçmesine sebep olmuştu. Orgeneral Büyükanıt, TSK Üstün Hizmet Madalyası, Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, Şeref Madalyası, İtalya Silahlı Kuvvetler Şeref Nişanı, ABD Silahlı Kuvvetler Üstün Liyakat Nişanı ile Pakistan Silahlı Kuvvetler İmtiyaz Nişanı sahibi Orgeneral Yaşar Büyükanıt evli ve bir çocuk sahibidir. İngilizce bilmektedir.

Adı Gibi Büyükanıt olan Büyük Komutan gerçektende Küçük Fatih’i Ankara’da Genel Kurmay Başkanlığındaki makamına davet etti. Büyük Komutanın makamında yapılan bu görüşmede Küçük Fatih ile birlikte, Televizyon Program Koordinatörü ve Tenis dergileri yazarı olarak ta Büyük Komutanla söyleşi fırsatını yakaladık. Öncelikle komutanımızın gece gündüz çalıştığını, çok az dinlenebildiğini ama her şeye rağmen sporunu aksatmadığını öğrenmenin sevincini yaşadık.

Dünya’nın en önemli ve en stratejik coğrafyasında çok değerli bir görevi üstlenen komutanımız, halkımızla çok ilginç anılar yaşamaktadır. Sivil kıyafetiyle bir kütüphane ziyareti sırasında küçük tabureye oturup kitabını incelerken, bir bayan sürekli kendine şaşkın bir şekilde bakıp duruyordu. Komutan dikkati dağıldığı için dayanamayıp, ‘Neden bana sürekli bakıyorsunuz’ dediğinde, bayan kendisine, ‘O sizsiniz değil mi?’, diye iki kere sorar. Komutan ‘Evet, o benim’ cevabını verdiğinde, şaşkınlığı artan hanımefendi, ‘Peki, burada ne arıyorsunuz’ dediğinde, ‘Kitap okumayı çok severim’, yanıtını aldı. Bir gün sivil olarak spor kıyafetle parkta yürürken, küçük bir çocuk önüne çıkıp, ‘Seni tanıyorum’ dedi. ‘Ben kimim?’ dediğinde, küçük çocuk ‘Sen Fenerbahçelisin’, yanıtını verdi. Komutanımızın bir özelliği de Doğu’da bütün illerimizde halkın içinde gönül rahatlığıyla dolaşıp dertleşir, onların yoğun sevgisiyle kucaklaşır.

Avrupalı meslektaşları gün içinde golf ve tenis oynamaya vakit ayırırken, bizim komutanımız, gece gündüz sürekli memleket meseleleriyle uğraşmaktadır. Bir gün Güneydoğu’da arazide ilerlerken bir tankçı şehidin köyünün yakınlarından geçerler. Komutan ve yanındaki subaylar şehidi hatırlar ve hemen köye gidip, şehit ailesine şehidimizi ziyarete geldik derler. Bütün köy ve civarı şaşkınlık içindedir. Çünkü böyle ziyaretlerin ancak filmlerde olduğuna inanmışlardır. Ailesinin tek erkek evladı olan bir başka şehit ailesini ziyaret ettiğinde Büyük Komutan gözyaşlarına hakim olamaz. Şehit’in babası ‘Komutanım bu gözyaşları niye biz evladımızı kaybetmedik, biz onu vatana şehit verdik’ diye, Büyük Komutan’ı teselli eder. Taziye ziyareti sırasında kendisinden biraz küçük şehit annesinin ellerinden öper. Ertesi gün gazeteci arkadaşlar, Hanımefendiye, ‘Komutan ellerinizden öptü, neler hissettiniz?’ diye sorduklarında, kendinde olmadığını, yoksa böyle Büyük Komutan’a el öptürme değil, bir evlat değil, on evlat feda olsun, vatan sağ olsun demiştir. Komutan’ın gözyaşları nadir aksa da yüreği çok sık ağlar. Şüphesiz ki halkımızın çok sevdiği Büyük Komutan’ın büyük yüreği olmasa annelerin gözyaşları sel olurdu. Sohbetimiz sırasında komutanımızın kızı arıyor, kendisine ‘Misafirlerim var daha sonra konuşalım’ diye, nezaketen telefonu kapattı.

Ben de, kendisine komutanım siz artık kızınızın değil, tüm Türk ulusunun babasısınız, dedim. Türk ulusuna layık olmak için gece gündüz çalışıyorum yanıtını verdi. Küçük Fatih’e dönerek, ‘Sen ne olmak istiyorsun bakalım’ dedi. Küçük Fatih’te Binbaşı olmak istiyorum, diye cevapladı. Aferin çok ders çalış bende subay olduğunu göreyim, dedi.Komutanımız, profesyonelce planlanmış dört hain saldırıdan Bordo Berelilerin kusursuz koruma tekniği ve taktiği ile son anda kurtuldu. Dünyanın en iyi koruma sisteminde olan komutanımız hain saldırılardan çekinmiyor, çünkü biliyor ki gerektiğinde bu satırların sahibi ve milyonlarca vatandaşımız tek vücut olup adeta etten duvar örerek Büyük Komutanları için ölürler.

Son günlerde memleket meselelerinin ağırlığının artmasından dolayı çok sevdiği takımının maçlarına gidemez olmuştu. Fakat bütün Türk Silahlı Kuvvetleri Mensuplarının spor yapmalarını istiyor, spor yaptıklarında çok daha zinde ve sağlıklı olacaklarını onlara bir öğüt olarak söylüyor. Kendisine Albay Cemal Dikmen, Albay Bilal Özokur, Albay Mustafa Acer ve Yarbay Muhsin Gökdağ ile Iğdır, Doğu Beyazıt ve benzer yerlerde valiliklerle yaptığımız sosyal projeler çerçevesinde tenis kortları, basketbol sahaları, futbol sahaları hakkında bilgiler verdiğimde çok mutlu olduğunu, birçoğundan haberdar olduğunu, spor için gereken her desteği verdiğini ifade ettiler. Sohbet sırasında tenis sporu konuşulunca Şampiyon Tümgeneral Nejat Müldür Paşa’nın başarılarından söz açıldı. Sadece geçen sezon Müldür Paşa’nın katıldığı 16 finalin 14 tanesinden şampiyon olarak ayrıldığını söylediğimde, ‘Biliyorum hepsinden haberim var’ kendisini tebrik ettiğini ve selamlarını iletti. Büyük Komutan yıllar önce tenis oynadığını ama hafif bir tenisçi dirseği sakatlığı yaşadığını sonra yoğun iş temposu yüzünden ara vermek zorunda kaldığını belirtti. Bizde kendisine teknolojinin çok geliştiğini bunu önleyen çok iyi raketler olduğunu ve kendisini emeklilik hayatında tekrar tenise başlatmak sözünü verdik. Komutanımız nereye giderse gitsin küçük bir spor çantasını yanına alıp sporunu aksatmaması, spora vaktim yok diyenler için mükemmel bir örnek teşkil ediyor. Komutanımızla asker, siyaset, terör ve memleket meselelerine kendimizi kaptırınca belki baştan sona tam bir spor yazısı olmadı ama hayatımdaki en önemli ve tarihi bir görüşme oldu. Büyük Komutan’la sizleri buluşturmanın mutluluğu içindeyiz.

Adı Gibi Büyükanıt olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türk Ulusunun gücünü ve kudretini her zaman yanında hissediyor. Omuzlarındaki çok ağır yükü taşımanın haklı gururunu yaşıyor. Türk milleti olarak öyle zor dönemlerden geçiyoruz ki Komutanımız kendi döneminde, sadece süper güçlerin yapabildiği ve bütün dünyanın konuştuğu kusursuz operasyonlara imzasını attı. Adını ve Türk Silahlı Kuvvetlerini dünya tarihine altın harflerle yazdırdı. Gece gündüz demeden ülke meselelerine koşturan komutanımız görevi esnasında harika bir diplomat, mükemmel bir ekonomist ve muhteşem bir askeri strateji dehalığı göstermiştir. Yaşamı boyunca da hiçbir başarısını ön plana çıkarmayarak alçak gönüllülüğü ile tanınmıştır.

Kendisini, üniversite gençliğinin aydınlanması için konferanslar vermeye ve ülkemizdeki insan sağlığına önem veren sivil toplum örgütleri faaliyetlerine adamıştır. Büyük Komutanın önderliğinde spor ve sivil toplum örgütlerinin tanınırlığı artacak, güçlenecek ve aynı zamanda Türkiye için çok büyük bir kazanç olacaktır. Komutanımızın desteği ve varlığından onur duyuyor, kendisine çok teşekkür ediyor ve şükranlarımızı sunuyoruz.

 

Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

Tüm röportajlar için tıklayınız
Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...