Seni Seviyorum

Ne yapacağım ben seninle? Basa çıkamıyorum valla… Alıp başını benden habersiz çok uzaklara gidiyorsun. Anlamakta güçlük çekiyorum...
Güzel bir müzikten etkilenip, sağa sola sallanmak, anılara gidip eğlenmek falan gayet normal de ilk defa dinlediğin bir şarkıda ağlamak da neyin nesi?
Bu sabah mutfaktayım, radyo acık, güzel bir şarki çalıyor, bilmeden ben de mırıldanıyorum hatta bir ara, şarki sözlerinin arasında, bir mandolin duyuluyor, sen misin bunu duyan, attın kendini ortaya, dans etmeler, coşmalar, yetmedi salya sümük ağlamalar... Dizginlemek şöyle dursun yanına yaklaşamıyorum...
Hayır, bir neden yok ortada... Sabah kahvesi yapıyorum mutfakta... Dun veyahut ondan önceki gün, ya da yakin bir zamanda yasanmış duygusal bir konu yok öyle duyguları havaya kaldıracak... Mevsim bahar değil... Eski bir arkadaştan haber gelmiş de değil...
Oturup kafa yoruyorum, olası bütün nedenleri sıralıyorum, yok kardeşim öyle elle tutulur bir neden ...
İnsan nasıl böyle yasar? Arkadaşlarıma soruyorum, bana hak veriyorlar. Senin isin zor diyorlar.
Sonra, düşününce, bunun kendi başlarına da zaman zaman geldiğini itiraf ediyorlar. Ama hep belli bir nedeni var... Ya da bir çözüm bulmuşlar bu durumlarda uygulanacak.
Bunca yıldır, onca olay atlattık beraber, insan artik ne zaman ne yapacağını bilemez mi?
Neden izin veriyorum bütün bunlara? Biraz baskı uygulayayım dedim, sonuç; baskı dönemleri Seni durgun gördükçe senden daha mutsuz oldum. Senin, o daldan bu dala ucan hallerin meğer beni mutlu ediyormuş. Ama her zaman öyle neşeli ve zararsız değil bu kelebek misali uçup çiçekten çiçeğe konmalar. Bilmiyorsun ki nereye konacağını, çalıya çırpıya, dikene de denk geliyor bazen, hayat öyle hep güllük gulustanlik değil ki canim.
Çeksin cezasını diyorum bırakıyorum kendi haline... Uslanmıyor ki...
Acısı geçer geçmez ayni...
3 yaşında çocuk olsa anlar, sıcak soğuk, nedir öğrenir bir iki tecrübeden sonra, canini yakan şeyleri ayırt eder illaki.
Bırakayım diyorum, onsuz yasayayım, olum yok ya ucunda, belki akıllanır zamanla... Kim bilir bir gün çıkar gelir ayaklarıma kapanır, ben ettim sen etme der, hakliymişsin bunca yıldır der. Seni dinleseydim bunlar gelmezdi ikimizin de başına deyip olan bitenin sorumluluğunu alır. Sünger çekeriz geçmiş kotu günlere, yeniden başlarız her şeye… Olmaz mı? Kim demiş? Her şey mümkün değil mi bu dünyada. Kafamı kaldırıp bakıyorum çevreme, imkânsız dediğim neler neler oluyor...
Bir çocuk büyüttüm bu arada, O adam oldu, sağı sollu belli, maşallah, Allahtan uyumlu bir çocuktu küçükken de öyle çok zorlamadı beni.  Simdi tam bir arkadaş, zaten O en büyük desteğim, yoksa dayanamam bütün bunlara.
Oğluma soruyorum bu yasadıklarım normal mi diyorum, gülüyor... O anlıyor nasılsa... Bana da öğretse yolunu... Öğretemem diyor, bu senin kaderin, yasamak zorundasın...
Bak bak, benim büyüttüğüm çocuk adam olmuş boyundan büyük laflar ediyor bana. Boşuna dememişler; kurt kocayınca kopeğin maskarası olur diye. Donup O’na; yıkıl karşımdan diyorum, daha çok gülüyor serseri...
Aslında, kimsenin bu olanları ciddiye aldığı yok, onlara göre anormal bir durum yok ortada, tabi nerden bilecekler onlar benim ne çektiğimi, dışardan görünmüyor ki...
Esasinda normal gorunmesi icin caba sarfediyorum, ne yapayim? Her seyi ortaya dokeyim de rezillik mi olsun? Biraz rol yapıyorum tabi… Her kes gibi... Sanki onlar yapmıyor mu?
Gitmek istiyorum buralardan, havalar soğudu, ben sıcak iklim insaniyim, böyle soğuklar beni mahvediyor, her yerim ağrıyor, sabahları kahve içmeden gözümü açamıyorum, üstümde tonlarca ağırlık…
Dünya haritası, çalışma masamın üstünde, binlerce yer var diyorum gidecek neden hep ayni yerde yasamak zorundayız? Eskiden çocuk küçüktü yok okulu falan bahaneydi, ama artik bir neden yok ki böyle ayni yere bağlı kalmaya… Cevap olarak “senin sorunun bu zaten diyor, bağlanamamak”. Yüzümde acı bir gülümseme ama içimden nerdeyse ağlayacağım “haklisin, ben kok salmayı bilmem, uçarım giderim daldan dala” diyorum laf kakmaya çalışarak.
Kalkıp gidiyorum, hiç tartışacak halim yok, yıllardır tartışırız hangisini kazanabildim? Hoş kazansam ne olacak, lafta kalıyor, O, gene bildiğini okuyor.
Son yıllarda daha iyi tanımaya başladım O’nu. Eskiden laf kondurmazdım, yakıştıramazdım iki yüzlülükleri falan, ama sonra kendim yakaladım. Önce, çok üzüldüm,sonra baktım elinde değil, hamuru böyle. Görmezden gelmekle her yanlışa kılıf uydurmakla bosuna zaman kaybetmişim meğer. Çok olmadı olayları böyle kabul etmeye başlayalı, inkâr bir yere kadar tabi, sonunda pes ettim, olacak gibi değil.
Laf aramızda, uzaktan izlemenin keyifli olduğunu düşünmeye başladım.
Hani hep iddia ettiğim çift karakter meselesi var ya, iste o huy, yeni tanıştığımız insanların yanında daha iyi ortaya çıkıyor…
Ne yapip edip aliyorsun gonullerini, bayiliyorlar sana, sende laf cok tabi. Ordan giriyorsun burdan cikiyorsun bir de bakiyorum herkesle konusacak ortak bir konu bulmussun.
Kivrak zekan her yerde ise yariyor, once tanimaya calisiyorsun karsindakini, sonra basliyorsun nabza gore serbete. Baktin gordun karsindaki spora merakli, hemen yaptigin sporlardan bahsetmeye basliyorsun, zaten iki dakika sonra O da giriyor muhabbete. Bakiyorsun acik hava seviyor, hemen bisikletten veya attan bahsediyorsun, yok klup sporu seviyorsa, o da kolay,tenis ten, yerine gore golf ten de laf acabiliyorsun. Futbol konusu en kolayi senin icin dunya’dan bir iki unlu futbolcu ile ilgili dedikodu, sonra gundemden bir iki polemik attinmiydi ortaya karsindaki geliyor zaten oltaya...
Isle ilgi bunlari yapmani anliyorum, cunku insan iliskilerinin onemli oldugu bir is yapiyorsun, ortak konular yaratmalisin konusulacak ama ozel hayatta gerek varmi bunlara...
Sonra pisman oluyorum bunu soyledigime, zira tam tersi davranmaya basliyorsun. Soguk, ilgisiz, hayirsiz...aramayan sormayan...aman aman bu halin hic cekilmez iyisi mi istedigin gibi ol...Bilirim zaten elestiriye hic gelemezsin.
Bunlar bir şey değil, asil sadakatsizliğini öğrendiğimde sok oldum... Açıklama bekledim doğal olarak.
Günlerce ağlamaktan kurudu gözlerim de kafamı kaldırıp sana baktığımda ne göreyim; benden beter görünüyorsun. Daha da kötüsü ört bas etmemi bekliyorsun, çok kirildim cook. Kırıklarım birleşmez artik, tut ki mucize eseri birleşti, hiç eskisi gibi olur mu? Kalbim kırılan yerlerden sızlar durur omur boyu, kırılıp birlesen köprücük kemiğimim her yağmur öncesi ağrıması gibi. Ne zaman şüphelensem senden, kalbimde ayni sizi...
Anne, babanin sağlık sorunları girdi araya öyle kavga gurultu bile edemedik ağız tadıyla, uzun sure onlarla uğraştık, isler yoluna girdiğinde de olayı tartışmak anlamsız göründü gözüme...
Şimdilik bir tek lafına güveniyorum, “ o kadar acı çektim ki bir daha kaldıramam bunu” dedin. Tüm güvencem bu... Bununla yasıyorum,  “o” olaydan beri... Bazen şüpheleniyorum, eski hallerin geri geliyor; heyecanlı, uçarı geziyorsun ortalıkta. Odum kopuyor ama yapacak bir şey yok. Sen coştun mu, sel gibisindir, önüne geçilmez, söker atarsın her şeyi... Yapacak bir şey yok diyorum, sabırla beklemeye başlıyorum.
Yoruldum artik diyorum, o zaman bakıyorum bir sure bir sakinlik oluyor aramızda. Sonra gene beklenmedik bir zamanda içime kurt düşürecek bir şey görüyorum, mesela bu sabah niye şarkiyi dinlerken gözünden iki damla acı yas doktun? Ben simdi içimi yer dururum bunla...
Ortada bir şey yok ki yorabileceğim, ununu elemiş eleğini asmış insanlarız biz, hayat krem karamel tadında, neyimiz var şikâyet edecek? Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda. Çok şukur olanaklarımız da var bizi hoşnut edecek şeyler planlayıp yapacak. Mesela atla uçağa hafta sonu bir yerlere git, ne olacak? Havan değişir... Yok, illa eziyet edecek bana, sabahın köründe mis gibi kahve kokusunun yanında, iki damla acı gözyaşı...
Is, baskasina akil vermek olunca senden iyisi yok, oyle laflar edersin ki, karsindaki psikologla konusmaya tercih eder senle muhabbeti. Girersin onun derdinin icine, o, senin de derdin olur, herkesten iyi anlarsin O’nu. Kimsenin soylemedigi sozler soyler, sasirtirsin. Hayatta senden iyisi, senden yureklisi, senden daha affedicisi yoktur artik. Ben de bu hallerine dayanamam iste, inanirim, bilirim gercek bu...
Kalbim burkulur, hemen affederim bana yaptiklarini, o buyulu anlarda gonul gozuyle gorurum seni, o an karar veririm, degismem kimselere seni, sensiz yapamayacagimi anlarim bininci kere...
&
—Adnan? Neden öyle garip bakıyorsun yüzüme?
—Günlüğünü okudum bu sabah Selin…
—İyi halt ettin…
—Asil sen ne haltlar ettin…
—Sana kaç kere söyledim, yakin birinin günlüğünü okuyan hiç kimse mutlu olmaz diye…
—Yaa tabi, doğrusu bu mu sence? Öyle arkadan donen dolapları anlamadan, kuzu gibi yasa dur, değil mi?
—Tam da gününü buldun Adnan yaa… Turnuvanın son maçı var bugun, ezeli rakibimle karsılaşacağım, yaptığına bak, bütün enerjim gitti…
—Ben daha fazla seni dinlemek hatta görmek bile istemiyorum Selin… Yıllardır, yıllardır bir yabancı ile berabermişim, içim boşaldı, çok ama çok garip hissediyorum kendimi, tarif etmek olanaksız.
—Açıklama şansı verecek misin?
—Neden ki? Minareyi çalan kılıfı hazırlamıştır nasıl olsa?
—Bu, o kadar basit mi sanıyorsun Adnan?
—Basit mi? Yok, yook kesinlikle basit değil...
—Bu, bir kere senle ilgili bir şey değil,
—Yaa? Kimle ilgili o zaman? bildiğim kadarıyla benle evlisin.
—Bunun senle, ya da evliliğimizle falan ilgisi yok, kendimle ilgili bütün bunlar...
—Tabii, tabii...
—Dalga geçme lütfen.
—Kim? ben mi dalga geçiyorum, söyleyene bak, sen bütün her şeyle dalga geç ben susayım, öylemi?
—Bunca yıl, kendimden çok sana güvenmiştim, meğer ayrı bir hayat yaşıyormuşsun, benim bildiğim ve benimle olan yaşamından çok farklı, çok uzak.
—Yanılıyorsun, simdi sana her şeyi iki cümle ile açıklamak çok zor...
—Demek ortak arkadaşlarınız var, öylemi? Yemeklere falan çıkılıyor... Ben de uzak ilişkimizi benim yarattığımı sanırdım, kendimi suçladım yıllarca... Meğer...
—Yeter ama çok uzadı bu konu Adnan, yanılıyorsun diyorum sana...
—Daha fazla dayanamayacağım Selin, lütfen git, çık git bu evden hemen... Biraz yanliz kalmalıyım...
—Adnan? Lütfen... Bir dinle...
—Hayır... Git maçına, ya da her nereye gidiyorsan git, kendi hayatına... Gerçek dünyana mı demeliyim yoksa?
—Tamam, gidiyorum, sakinleşince ara, konuşalım.
&
—Neyin var Selin?
—Sorma yaa...
—Peki, sormayayım, maçtan sonra kahve içelim istersen.
—Bilmem, belki… Adnan aramazsa…
—Sahi, O niye gelmedi bakayım senin şampiyonluk maçına?
—Hah iste asil bu soruyu sorma canim.
—Anladım, tamam tamam, mac öncesi gerginliğinden kavga çıkardın, O da ceza olarak maça gelmiyor.
—Bu dediğini tercih ederdim.
—İyi misin sen Selin? Bir garip bakiyorsun? Saglik sorunu falan yok ya?
—Yok yaa... Uzun hikâye bosver...
&
—Selinciğim bırak inadı, hadi ara Adnan i, merak etmiştir O simdi seni… Hem ne oldu öyle sabah sabah, anlatacaktın laf karıştı araya…
—Sana bahsettiğim kitap olayı var ya hani…Günlük tutuyor kadın, kendi ruhunun ikinci yarısı ile kavga halinde sonuna kadar….çift kişilikli bir insanin duygusal dünyasının karmaşası yani… Hani insana en büyük zararı kendi verir falan diye beylik laflar vardır ya, iste bu kadının iç dünyası da hep ikiye ayrılıyor. Bir tarafı, çevresinin onayladığı insan olmak istiyor, obur yani kuralsız olmak istiyor, kuralsız tarafı onu çok hırpalıyor, ne yapsa yenemiyor kadın ruhunun haylaz tarafını ve teslim oluyor sonunda…
—Haylaz tarafı da gidip kocasını mı aldatıyor?
— Aaa çaktırmadan bana kitabi anlattırdı, akıllıya bak, yakında çıkacak sekerim al oku, söylemem...
—Anlaşıldı neden kavga ettiğiniz, aldatma meselesini, ayrıntılı, gerçek gibi yazdın, Adnan da yuttu, öylemi?
—Kitabin finalini yazamamıştım henüz, daha doğrusu başka bir yerde yazdım da günlük e ekleyemedim di. Kitap in adi; günlük. Sonunda belli olacaktı, kadının, kitabin basından beri başka biri gibi anlattığı kişinin aslında ruhunun diğer yarısı olduğunu. Adnan da sonunu okuyamadığı için bunu benim gerçek günlüğüm sandı…
—Ay çok eğlenceli, seni senden kıskandı yani.
—Aman Demet yaa bırak dalga geçmeyi, evden git falan dedi adam sabah sabah… Yüzünü görmeliydin, sinirden sakaklarındaki damarlar firladi, sanki disarda atiyor.
—Sen simdi bundan da çıkarırsın bir hikâye...
—Yok, bir sure ara verip temizlemeliyim ruhumu bir öncekinin etkisinden...
—İyi, hadi al su telefonu da ara artik, kasma adamı da...
—Alo… Adnan?
—Selin? Mac ne oldu?
—Bos ver maçı, nerdesin sen? İyi misin?
—İyiyim, çok utanıyorum senden Selin, Alp aradı, yayın evinden seni aramışlar bulamayınca beni aramışlar, benim de telefonum kapalıydı bütün gün, malum… Sonra Alp e ulaşmışlar. Alp biliyor tabi konuyu. “Günlük” hazır mı diye sormuslar, O da hazır bildiğim kadarıyla demiş… Ne bicim  insansın sen Selin yaa? İnsan kitap yazar da bundan hiç bahsetmez mi? Sonra kitabi günlük halinde mi yazar canim? Hem neden bizim isimlerimizi kullandın? Hikâye neden o kadar gerçeğe yakin söyler misin?
—Olayların içine daha iyi girebilmek, bütün duyguları olası şekilde kurgulamak için… Sanki gerçekmişçesine yasamazsam öyle hissedip yazamiyorum ben, bu benim stilim.
—Peki, o zaman sen beni kafanda aldattın, öyle mi yani?
—Gelecekte, pek çok kere, seni kafamda aldatabilirim, eğer onlardan da iyi hikâyeler çıkacaksa...
—Kızıyorum ama Selin... Beni karıştırma lütfen...
—Canim, eğer yazar esi olacaksan, bunlara hazır ol ya da...
—Ya da ne?
—Yırt, at o kitabi.
—Yoook, yapamam, yirtmayi istemem, ben senin beni hala şaşırtmana bayılıyorum zaten.
—İyi, o zaman aksam cifte kutlama var...
—Ne diyorsun? Aldın mı maçı?
—Aldım ya, beklemiyor muydun?
—Pes doğrusu, o moralle? Senden korkulur kızım... Çift kişilikli, hain, gaddar, casus seni...
—Ben de seni seviyorum...


Yurdanur Özer

Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
  • Mor Ötesi...

    Yurt kapısından içeri girdiğimde odada kimse olmasa da ders çalışmak için aşağıdaki salona tıkılmak zorunda kalmasam diye düşünüyordum. İkinci kat, sağdan ikinci odanın kapısına...
    Devamı İçin..
  • Bir yudum…
    Bir yudum… Bir yudum daha, lütfen… Bir tek yudum daha su istiyorum. ‘’Hayır’’ diyor, o zaman bir sonraki molada su içmeden nasıl duracaksın? Diye soruyor. Umurumda değil, diyorum. ‘’benim...
    Devamı İçin..
  • Seni Seviyorum
    Ne yapacağım ben seninle? Basa çıkamıyorum valla… Alıp başını benden habersiz çok uzaklara gidiyorsun. Anlamakta güçlük çekiyorum...
    Güzel bir müzikten etkilenip, sağa sola sallanmak,...
    Devamı İçin..
  • 1
  • 2
  • 3
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...